Hürrem | Konular | Kitaplar

Hürrem Sultan nasıl öldü

Konu ile ilgili yorumlar 14. sayfadasınız.
Konuya tekrar dönmek ya da konuyu okumak için buraya tıklayınız.

375 yorum 14. sayfa

CVP:çok doğru

böyle düşünmeniz diziler sayesinde oluyor. alakası yok

28.05.2012 - alakasız

hurrem sultan

osmanli tarihinin dunyaya hukmetti aslinda dahada hukmedebilirdi enbuyuk yanlisi taht kanunu adil diildi yanlisti babalar evlatlarini evlatlar kardeslerini oldurdu taht sevdasi icin oyleyse neden entrika olmasinki tabiki kaypaklik ihanet boluculuk olacak ayrica yurt disinda osmanli tarihi cok barbar olarak biliniyo misirdada cok barbarlik yapildi suriye osmanli askerleri herkezi kaziga oturtmalariyla hatirliyo bunlari kanuni yapmadiki pasalarin keyfiyle mizaciyla yapildi ama kanuni haberi alinca zulme ugrayanlar yardim gordu hurrem kotu biri degilki bosverin diziyi hurrem zulmlere boyun egmedi cocuklarini korudu kendini korudu bunun icin hurreme lanet okunmaz sonucta hayri serrinden daha cok allahin rahmeti butun sultanlarin uzerine olsun ataturk geldide cokmu basarili olduk yakin zamana kadar ne entrikalar ne mafyalar ne uluslar arasi ajanlarin oyunlarina kurban gitti turkiye ergenekonuymus jitemiymis darbeleriymis bence osmanli donemi daha iyiymis teske osmanli kalsaymisiz demokrasi ulkesi deniyo ama ama iste simdiki sorunumuzda birlik beraberlik yok bizim en buyuk ayibimiz en buyuk kaybimiz partiler arasi birlik beraberlik olsa yine bizm ulkemizi kimse yikamaz cografi acidanda olsun asyayla avrupa kapisi elimizde avrupanin kapisinda dilenci olacagimiza onlar bizim kapimizda kopek olur ..

31.05.2012 - emi

suleyman ve hurrem adaletsizdi.

suleyman kotu biriydi cunki, cani vermek de, almak da yalniz Allahin isidir. Hurrem ise Osmanlinin ecelidir. Gidin biraz tarih okuyun. Mustafayi Hurrem oldurtdu, Mahidevrani saraydan atilmasina sebep oldu, Ibrahim pasayi oldurtdu, Validenin olumune sebep oldu. Soyluyorsunuz ki her seyi aski icin yapmis. Ulan ne aski be. Hepsi palavra. Madem seviyordu Suleymani neden kendi rizaziyla Osmanliya gelmedi. Dizide de veriliyor. NIGAR KALFA ONA"EGER HARVETE GIRERSEN SULTAN OLURSUN" DEMESEYDI SULEYMANI SEVMEK ONUN AKLINDAN BILE GECMIYORDU. Kendisi de oglu || Selimin tahta cikisini goremedi.
Ayrica Suleyman adaletsizdi. Kendi oglu Mustafayi, kiz kardesinin kocasi Ferhad pasayi oldurtdu. Ayrica cok akilsizdi. SAFAVI SAHI TAHMASIBIN UZERINE 4 KES YURUS ETDI, HEPSINDE GERI DONDU. CUNKI TAHMASIB AKILLI BIRIYDI. Suleyman son yillarinda dovusde ata bile binemedi. Zafer Tahmasibin oldu. Osmanli sultani kari-kiz pesinde kosa-kosa devleti unutdu.

31.05.2012 - Tarih

allah ne isterse o öyle olur

hürrem selimden 8 yıl önce vefat etmiş.1hürrem hakkındaki anlatılanlar rivayet ortada kesin birşey yok.2atıp tutan arkadaşlar hepeniz heralde o devri gördünüzde konuşuyonuz.3osmanlıda hasekiler nerdeyse geneli yabancı uyrukluydu'o sadace seçilen kızlar gidiyodu.3yeniçerilerin coğu azınlık ailerden seçiliyordu.4 koskoca muhteşem süleyman aptalmıda hürremin lafıyla hareket ediyor.5harem hakkında kesin bilgi yoktur harem osmanlının kapalı kutusu anlatılanlar sadace rivayet ve hikaye.6

31.05.2012 - melek özcan

CVP:suleyman ve hurrem adaletsizdi.

Maşaallah seneryoyu iyi ezberlemişsiniz. Seneryodan nasıl da konuşuyorsunuz. Muhteşem yüzyıl dizisinde geçenlerin tamamı hayal ürünüdür. GERÇEKLE hiç bir alakası yoktur. Ne nigar kalfa diye biri yaşamıştır ne de hürremi yönlendirmiştir.

Diziye kaptırmayın fazla

01.06.2012 - dizi

CVP:hurrem sultan

Bugün yok mu TAHT kavgası.. İktidara gelebilmek için hiç mi entrika yok? Hiç mi darbeler olmadı. Hiç mi yalanlar konuşulmuyor?

Geçmişte neyi arıyorsun ki, bugüne bak? en büyük entrikalar bugün dönüyor.. geçmişte kimin geçeceği hiç yoktan belliydi.. bugün bir soysuzu bile gelir başına çörekleniverir!!

01.06.2012 - bugün

Yanlış Düşünüyorsunuz..

Burda konuşulan, tartışılan konuların (yani saray entrikalarının) o zamanki tarih kaynaklarının hiç birinde yeri yok. Bunlar hep batı ülkelerinde oluşturulmuş hayal dünyalarındaki ya da kendi ülkelerinde gördükleri ve bize göre uyarladıkları hayal ürünleri. O zamanın Türk kaynaklarında bu bahsettiğiniz hiç bir şeyin yeri yok. Tıpkı Mimar Sinan'ın Mihrimah Sultan'a aşık olduğu söylentisi gibi. Adı üstünde ""SÖYLENTİ". Arkadaşlar lütfen oyuna gelmeyelim. Millet tarihe adını yazdırmaya çalışıyor, biz ise ne yazık ki elimizdeki o MUHTEŞEM tarihi yıkmaya..

Bir de hadi diyelim ki her şey dediğiniz gibi oldu. O zaman da size şöyle bir şey söylemek istiyorum: Lütfen günümüzle geçmişin şartlarını aynı gibi görmekten vazgeçin. Günümüzde bir çok kanun, kural var. Hepsi adalet ve eşitlik ilkesine dayanarak oluşturulmuş kurallar. Ama o zamanlarda tek bir kural var o da " Yaşamak için kimseye acımayacaksın!" 600 yıllık saltanat boyunca kardeş kardeşi, padişah oğlunu öldürmüştür hep. Nasıl savaşta birbini öldürenlere bunu neden yaptın diyemiyorsak bu konuda da diyemeyiz. Çünkü o zamana göre bunun böyle olması gerekiyordu. Yani kimse o zaman yaşayan insanlara sen şunu niye öldürdün sen bunu niye azlettin diyemez. (Hürrrem Sultan da dahil. Çünkü Mustafa tahta geçerse oğulları ölecekti. Kendisi için kimin canının daha kıymetli olmasını beklersiniz?)

Bakın burda Hürrem Sulta'ı ya da bir başkasını kayırmaya çalışmıyorum ama burda sayfalar dolusu tartışma yapılıyor ve çoğu kişi günümüzle geçmiş arasındaki farkı göremiyor ya da her yerde okuduğuna, gördüğüne, duyduğuna hemen inanıyor. Lütfen saf olmayalım. Şimdi belki bana da karşı çıkan bir çok kişi olacak ama onların zaten beyni yıkanmış ve onlar için artık yapacak bir şey kalmamış diye düşünüyorum ben.

Ayrıca şunu söylemeden de geçemeyeceğim: Tamam kendi tarihimizi araştırma merakını anlıyorum ki zaten tarihimizi bilmeden bir gelecek oluşturamayız bunu da biliyorum ben de bir tarih tutkunuyum zaten ama artık görüyorum ki herkes tarihle yatıp tarihle kalkıyor. Kimse şimdiyi ya da geleceği düşünmüyor. Eğer biz bu şekilde sürekli kendi tarihimizle uğraşmaya devam edersek geleceğimizi kim kurtaracak??

05.06.2012 - sulee

Hürrem

En çok katıldığım yorum.Güzel kaleme almışsınız.Kutlarım.

07.06.2012 - riva.35

ne kadar ap.talca

Ne kadar ap.talca ve ger.izekalı yorumlarınız var. Hepiniz kafayı üşütmüşsünüz. Osmanlı devleti hürrem sultan yüzünden duraklamaya girdi diye rahmet dilemezmiş. Yobaz mısın la sen? Girdiyse nolcak? Sen cumhuriyet çocuğusun...Sanane!! Dizi üzerinden prim yapılıyomuş. Ne alakası var. Gerçek osm tarihinden ilham alınarak yapılmış bir film sadece. Bu tarz boş konulara fazla kafa yorulduğu için insanlarımız böyle zaten.Bi cacık olmazsınız.

07.06.2012 - ...

Arkadaslar merhaba. Ben turk

Arkadaslar merhaba.
Ben turk degilim ama biraz turkce bilirim. Bunun icin eger cumlelerimde yalnis kelimeler kullandigimi farkediniz lutfen kusuruma bakmayiniz.
Ben ''muhtesem yuzyil'' dizisini izliyorum. Hurrem Sultan'in gercekten nasil biri olduguna karar veremiyorum. Internet sitelerinde onun hem iyi bir insan oldugunu hem de kotu biri oldugunu okumustum.
Acaba Hurrem Sultan gercekten bu kadar kotu miydi(dizide cok zalim biri)? yoksa iyi bir insan miydi? lutfen bana dorusunu soyleyin. kafam cok karismis.
gercek Hurrem Sultan nasil briydi?
tesekurler

07.06.2012 - farnaz

CVP:Arkadaslar merhaba.Ben turk

Tarihte hiç bir BİLGİ yok. Şu an okudukların ve izlediklerin tamamen romanlarda ve dizilerde geçenler. SENERYO hepsi. yazarların hayalleri.

Tarihte yaşanan bazı olayların hürrem sultanla alakası yoktur. Kötü bir değildir.

08.06.2012 - kötü değil

KİMSE TARİHİ BİLMEDEN YETERLİ

KİMSE TARİHİ BİLMEDEN YETERLİ KAYNAKLARDAN ARAŞTIRMADAN SADECE DİZİDEKİ BAZI SAÇMALIKLARI ELE ALARAK KONUŞMASIN !!!
HÜRREM SULTAN Kİ , BUGÜNKÜ İLAHİYATÇILARA TAŞ ÇIKARACAK BİLGİYE SAHİPTİ EN HAYIR SEVER SULTANLARDAN BAŞI ÇEKER ÖLÜMÜNDE HALK YAS TUTMUŞTUR ONUN İÇİN HERKESİN KENDİNE GÖRE HEDEFLERİ VARDIR TABİ O DÖNEMLERDE DE ZATEN KİMSE EZİK BİRİLERİ OLMAK İSTEMEZ ODA KENDİ AMACI İÇİN HEDEFİNE YÜRÜDÜ HEM SİZDE 12-13 YAŞLARINDA AİLENİZ KATLEDİLSİN SİZİ SARAYA SATSINLAR SİZ NELER YAPARDINIZ SUSUP BİR KENARDA ÖMRÜNÜZÜ GEÇİRMEZDİNİZ HERHALDE SİZİ EZMELERİNE İZİN DE VERMEZDİNİZ O EN BAŞINDA BİR ANNEYDİ ÇOCUKLARININ ÖLÜMÜNE ŞAHİT OLMAK İSTEMİYORDU BAZI KANYAKLARDA BÜTÜN HERŞEYİ NURBANUNUN PLANLADIĞI HÜRREMİ ONUN DOLDURDUĞU MAHİDEVRANIDA KULLANARAK HÜRREMİ ÖLDÜRÜNCE SARAYIN NUFUZLU KADINI OLMAK İÇİN HÜRREMİ VE MAHİDEVRANI KULLANDIĞI YAZIYOR AMA DOĞRULU KESİN DEĞİL ŞU ANA KADAR SÖYLENİLEN BİLGİLERİN HEPSİ RİVAYET 500 SENE ÖNCESİ HEMDE HAREMİ KİMSE BİLMİYORDU


KİMSE EVLADININ ACI ÖLÜMÜNE ŞAHİT OLMAK İSTEMEZ ÖYLE DEĞİLMİ EĞER SİZ EVLADIM ÖLSÜN BENİDE SÜRGÜN ETSİNLER BUNU İSTİYORSANIZ ŞAYET KİMSE İSTEMEZ BÖYLE BİRŞEYİ HÜRREM SULTAN SESSİZ KALSAYDI MUSTAFA TAHTA GEÇİNCE HEPSİNİ ÖLDÜRECEKTİ SİZ ÖLDÜRMEZDİ SÖZ VERİRDİ DERSİNİZ AMA BİR PADİŞAH KARDEŞLERİNİ ÖLDÜRMESSE İSYAN ÇIKABİLİR DEVLETİN İSTİKBALİ SÖZ KONU SORARIM HANGİ PADİŞAH ÖLDÜRMEDİ KARDEŞLERİNİ

DERSİNİZKİ ZATEN HÜRREM ÇOCUKLARINI UMARSAMIYORDU MİHRİMAHİ SEVMEDİĞİ BİRİYLE EVLENDİRMİŞ SIRF EMELLERİ İÇİN KANUNİNİN EN SEVDİĞİ DEĞER VERDİĞİ KİŞİ MİHRİMAHTIR BU MÜMKÜNMÜ HÜRREM SULTAN ÇOCUKLARI İÇİN KATLANDI HERŞEYE BAKIN ONLAR İÇİN ONCA ŞEY YAPTI AMA VALİDELİĞİDE GÖREMEDEN GİTTİ HERŞEYİ DÜŞÜNÜP PLANLADI AMA EVLATLARI ARASINDA TAHT KAVGASINI DÜŞÜNEMEŞTİ

***SORARIM SİZE BİZ DAHA KENDİ ÜLKEMİZDEKİ CİNAYETLERİ SUÇLARI ÇÖZEMİYORKEN 500 YIL ÖNCESİNİ BAZI ANAOKUL ÇOCUKLARI ÇÖZMÜŞ BİLEE!!
BUYRUN OKUYUN!
Şehzadeler güzidesi Sultan Mehemmedim

Diyerek vefatına tarih düşüren Kanuni Sultan Süleyman’ın bu mısraı, onun ölümüne duyduğu derin üzüntüyü de ortaya koymaktadır.

Adına Şehzadebaşında Mimar Sinan’a çok güzel bir cami inşa ettirdi.

Hurrem Sultan’ın da üzüntülü yılları bununla başladı denilebilir.

Hayırsever bir hanım sultan olan Hurrem, halk tarafından da çok sevil­mektedir. Yaşadığı yüzyılda büyük saygı gördüğünü, daha sonraki asırlarda da hep hayırla yad edildiğini, hakkında yazılan yüzlerce cümleden sadece şu bir tanesi anlatmaya yeter sanırım:

“O, namuslu kadınların efendisi; melek huylu, derecesi yüksek, vasıfları temiz, zatı kutsi, hayır ve hasenat sahi­bi eşsiz bir inci; büyük, şanlı, yüksek mevkili bir hanımdı.”

Hurrem Sultan, siyasî bakımdan hiçbir padişah hanımının gelemediği se­viyeye ulaşmasına rağmen, zaman zaman büyük acılar çekti. Küçük yaşta ölen ev­latlarının yanı sıra, Manisa Valisi Şehza­de Mehmed’in ve ardından Şehzade Ci­hangir’in vefatları, onu sonsuz üzüntüle­re sevk etti.

Evlat acısının da etkisiyle çeşitli hastalıklar geçirdi. Büyük ızdıraplar çekti. Son kışını çok sevdiği Hünkârı, Kanuni ile Edirne’de geçirdi. Rahatsızlığı artınca İstanbul’a dönerek içinde bir de hastanenin bulunduğu Eski Saray’a yerleşti. Yakalandığı kulunç hastalığından kurtulamayarak, 1558 yılında genç denecek bir yaşta (52) hayata gözlerini yumdu.

Cenazesi vezirlerin omuzlarında Baye­zid Camii meydanına getirildi. Şeyhülislâm Ebussuud Efendinin imametinde kılınan Cenaze namazından sonra, yine Şeyhülislâm’ın eliyle defnedildi. Ölümü, bütün İstanbul hal­kını müteessir etti.

Cihan Padişahı Sultan Süleyman, ha­yatta hiç yanından ayırmadığı Hurrem’in naaşının da kendisine uzak kalmasını iste­medi. Süleymaniye Camii çevresinde ken­di türbesi için ayırdığı yerin hemen yanı­na onun için de bir türbe yaptırdı. Hurrem Sultan’ın türbesinde, bekçiler ve hafız-ı kurralar görevlendirdi. Yüzyıllar boyu gü­nün yirmi dört saati bu hayırsever sultanın ruhu­na Kur’ân-ı kerîm okundu.

Başbakanlık Arşivi’ndeki belgelere göre, nöbetleşe görev yapan hafız-ı kurra ve bekçilerin sayısı yüz otuz sekiz kişiyi buluyordu. Bunlara gün­de üç yüz elli akçe gibi yüksek bir ücret ver­ildiğini dikkate alırsanız, Kanunî’nin Hurrem Sultana karşı olan sevgisi daha iyi an­laşılır sanırız.

Peki, Hurrem Sultan’ın Şehzade Mustafa olayındaki tutumunu nasıl değerlendireceksiniz diyebilirsiniz.

Birincisi o hadiseden başka Hurrem Sultan hakkında menfi ne duydunuz?

İkincisi ise hangi kadın kendi oğlunu saltanatta görmek istemez. Onunda kendi oğullarından birini saltanatta görmek istemesi en tabi bir durumdur.

Şehzade Mustafa meselesinde ise Kanuni asla onun sözüne itibar etmez onun sözüyle oğluna kıymazdı. Orada birinci derecede suçlu Rüstem Paşa ile isyan emarelerinde bulunan Şehzade Mustafa’nın bizzat kendisidir.

Aşağıda Hurrem Sultan’ın Türk milletine bıraktığı eşsiz eserleri okuyacaksınız. O belki bu camilerde namaz kılmadı medreselerinde okumadı, kervansaraylarında yatmadı, çeşmelerinden su içmedi, darüşşifasında tedavi olmadı. Hepsini Türk milletine ve evlatlarına miras bıraktı.

Türk milletine ve Müslümanlara ve onların evlatlarına hizmet edenlere karşı bazılarının özel bir husumeti oluyor nedense. Meral Okay ve benzerlerinin yaptıkları gibi.

Geride bıraktıkları

Osmanlı ailesinde güzel bir gelenek vardı. Küçük yaşta ölenler de dâhil, hane­dan mensuplarından geride kalan eşyalar titizlikle saklanırdı. Yalnız hanımların ve kız ço­cuklarının eşyaları bu geleneğin dışında bırakılırdı. İşte bu adet Hurrem Sultan’ın vefatında değişikliğe uğradı. Merhumenin özel eşyaları sarayda ve türbesinde muhafaza altına alındı. Ara­larında zarif işlemeli örtüler, kaşbastılar ve mücevherlerin de bulunduğu bu şahsi eşyalar, halen Topkapı Sarayı Müzesi ile Türk İslâm Eserleri Müzesi’nde sergilenmektedir.

Osmanlı Hanım sultanları içinde iyilik yapmakta en önde gelenlerden biri olan Hurrem Sultan, üç kıtaya yayılan geniş toprakların dört bir yanını bayındır etmek ve insanlara faydalı olmak için büyük çaba harcamıştı. “Solakzâde ve İbrahim Peçevi Efendi tarihlerinde Kanuni Sultan Süleyman’ın eserlerine yer verildikten sonra Hürrem Sultan’ın hayratı sıralanmaktadır.

Haseki Külliyesi

Cami, medrese, sıbyan mektebi, çeş­me, imaret ve dârüşşifâdan meydana ge­lmektedir. Mimar Sinan’ın hassa başmimarı ol­duktan sonra yaptığı ilk eserdir. XIX. Yüz­yıldan itibaren Haseki adıyla anılan Avratpazarı semtinde kurulmuştur. Peçuylu İbrahim külliyenin burada yapılma­sının Kanuni’nin eşine gösterdiği bir in­celik olduğunu yazar.

Külliyenin ilk yapılan birimi cami olup medrese ve sıbyan mektebi bir yıl, imaret ve dârüşşifâ ise on iki yıl sonra in­şa edilmiştir. Bu durum külliyenin bir bü­tün olarak planlanmadığını, binaların de­ğişik zamanlarda ayrı ayrı düşünülerek tasarlandığını göstermektedir. Külliyenin Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan vakfiyesi 958 (1551) tarihlidir.

Cami Haseki cad­desinin bir yanında, medrese, sıbyan mektebi, imaret ve dârüşşifâ ise diğer ya­nında yer almaktadır.

Cami: 945 (1538-39) yılında inşa edilen cami kare mekânlı ve tek kubbeli olup klasik uslupta yapılmıştır. Tek minarelidir. Daha sonra cemaate kâfi gelmemesi nedeniyle Sultan I. Ahmed zamanında iki sütun ve bir kubbe daha ilave edilerek büyütülmüştür (1612). Bugün de cami olarak hizmet vermektedir.

Medrese: Caminin karşısında bulunan medrese 946 (1539-40) yılında inşa edil­miş klasik tipte bir yapıdır. Sokak cep­hesinin merkezindeki kapıdan girilen revaklı bir avlunun üç yanını çevreleyen ka­palı mekânlardan meydana gelmektedir. Dershanesi kapının karşısındaki revakın or­tasında yer almaktadır. Dershanenin iki yanına üçerden altı, avlunun iki yanına beşerden on oda yerleştirilmiştir. Bunların hepsi kubbe­lidir ve içlerinde birer ocak bulunur. Vakfiyesinde bilimin ve eğitimin değerinden bahsedilerek bilim adamlarına ve talebelere vakfedildiği kaydedilmiştir. Müderrislere günde elli akçe, on altı talebeye günlük ikişer akçe, muide ise beş akçe verilmesi şart koşulmuştur. Bugün odaları yatakhane, dershanesi ise mescid olarak kullanılmaktadır.

Sıbyan Mektebi: Medresenin doğusun­da yer almaktadır. Kare planlı olup yanyana iki birimden meydana gelmektedir. Bi­rinci kısmı iki cephesi sütunlu açık ders­hane, ikinci kısmı ise kapalı dershanedir. Binanın önündeki havuzlu alan muhtemelen oyun bahçesi olarak düzen­lenmiştir. Kitabe yeri boş duran mekte­bin yapılış tarihi bilinmemekle birlikte medresede kullanılan nilüfer çiçeği mo­tifli başlıkların burada da kullanılması iki yapının birlikte ele alındığına işaret et­mektedir.

Sıbyan mektebi yalnız Müslüman çocukları için vakfedilmiş olup dini eğitim şart koşulmuştur.

Kapalı dershanenin hemen ya­nında küçük ve oldukça bakımlı bir hazîre vardır. Mezar taşlarından çoğunun müte­vellilere, külliyede hizmet eden kişilere ve onların aile fertlerine ait olduğu görülür.

İmaret: Haseki Caddesi üzerinde külli­yeye girişi sağlayan üçüncü kapı imarete aittir. Kitabesinde 1550 (h.957) yılında yaptırıldığı belirtilmektedir. İmaret kuzey­de üç, doğu ve batı yönlerinde beş ke­merli bir revakla çevrilmiş ve revaklar baklava başlıklı sütunlara oturtulan pandantifli kubbelerle örtülmüştür. Avlunun kuzeyinde iki büyük ve dört küçük kubbeli mutfak ile yanlarında dikdörtgen planlı odalar vardır.

Bugün imarethanede yemek pişirilip yenmekte bir bölümü ise kütüphane olarak hizmet vermektedir.

Darüşşifâ: Darüşşifa, Osmanlı mimarî tarihin­de bir benzeri daha bulunmayan orijinal bir yapıdır. Mimar Sinan’ın, yaptığı eserler içinde en mükemmel mekân dü­zenlemesini gerçekleştirdiği Haseki Darüşşifası’nın giriş kapısındaki kitabeye göre, 1550 (h. 950) yılında bitiril­miştir.

Haseki Darüşşifası, belki günümüze kadar yapılan hastanelerin en havadar ve ferah olanlarının başında gelmektedir. Giriş kapısından sonra sekizgen plan­lı açık bir avlu ve bu avluya bakan yüksek kemerli muayene bölümleri yer almaktadır. Po­likliniklerden sonra ise iç kısımlardaki kubbeli doktor ve hasta odaları bulunmaktadır.

Mimar Sinan, ana bölümden ayrı olarak ilâç yapımı için de iki ayrı oda in­şa etmiştir. Yedi doktor, iki ec­zacı kalfası, yirmi dokuz memur ve müstahdem hizmet veriyordu. Ayakta tedavinin yanı sıra, yatarak tedavi hizmeti de veriliyordu.

Hurrem Sultan, vakıfnamede darüşşifada çalışacak doktorlar için öyle şartlar koşmuş ki, hayran olmamak elde değil. Meselâ, başhekim dahil, bütün personelin güzel cümlelerle hitap etmelerini ve has­taların sorularına hoşa gidecek şekilde ce­vap vermelerini istemiş.

Sadece bu kadar değil. Hastanede çalışanlara dolgun üc­ret verilmesi, fakir hastalardan doktor muayenesi ve ilâç için para alınmaması da onun şartları arasında bulunmaktadır.

20 Ocak 1976 tari­hinden bu yana Diyanet İşleri Başkanlığı İstanbul Haseki Eğitim Merkezi adıyla fa­aliyet gösterilen külliye binalarında müf­tü ve vaizlerin meslekî eğitimleri yapıl­makta, bunun yanında kıraat ilmi öğretilmektedir. Halen külliyenin medresesi yatakhane, kapalı dershanesi mescid, imareti yemekhane, sıbyan mektebi top­lantı salonu, dârüşşifâsı eğitim ve idare binası olarak kullanılmaktadır.

Diğer Eserleri:

Şehzade Cihangir Camii: Tophaneye hakim olan büyük tepe üzerindeki mübarek camidir.

Bağdat’ta: İmamı âzam hazretlerinin nurlu mezarı üzerine sağlam bir kale, bir cami, güzel bir imaret, yüksek bir türbe ve akıl hastanesi bina edilmiştir.

Yine Bağdat’ta Şeyh Abdülkadir-i Geylanînin mübarek mezarı üzerindeki yüksek kubbe yenilenmiş, mübarek camii yeniden onarılmış, imaret ve daha başka hayratlar yenile­nip yeteri kadar vakıflar bağlanmıştır.

Konya’da: Mevlana Celaleddin hazretlerinin nurlu türbeleri yakınında iki minareli yüksek bir cami, güzel bir mes­cit, imaret ve dervişler için odalar ve benzerleri yapılmıştır.

Şam’da: Yüksek bir cami, medrese, imaret ve daha başka­ları.

Kefe’de ve İznik’te: Birer büyük kilise camie çevrilmişken aradan geçen uzun zaman boyunca harap olmuş bulunuyorlardı. Bunlar yenilenmiş ve gereği kadar vakıflar bağlanmıştır.

Mübarek Mekke ve Medine’de yapmış olduğu çok sa­yıda hayır ve dağıttığı sadakalar, bu yerlerde oturanların hayat­larının temeli olmuştur. Gerçi bu sadakalar önceleri de vardı. Şimdi ise iki ka­tına çıkarılmış olup büyük bir titizlikle kâtipler tarafından ilgili­lere dağıtılır ve herkes eksiksiz kendisine ayrılan payı almaktadır.

Bir başkası da akarsu sadakasıdır. Bu su, Arafat kaynağı­dır. Eskiden bu suyu Zübeyde Hatun akıtıp kente getirmiş, fakat zamanla harap olmaya yüz tuttuğundan su sıkıntısı çekilmeye bağ­lanmıştı, öyle ki bir arife günü bir parmakla kaldırabilecek bir kırba su bir altına satın alınmıştır. Bu suya üç dört ka­t daha katıp kentin suyunu bollaştırmak suretiyle bütün hacı­ları su sıkıntısından kurtardı.

Mekke’de: Dört mezhep için ayrı ayrı dört büyük medrese bina ettirdi ve Rum ülkesinde uygulanan ku­rallara göre on beşer öğrenci ve birer müderris yardımcısı ta­yin etti. Bunların belli ödenekleri hiçbir aksaklığa uğramadan el­lerine ulaşmaktadır.

Müminlerin anası Hz. Haticenin, Hz. Fatıma ve öteki çocuklarının dünyaya geldikleri kutlu ev sonradan mescit haline getirilmişti. Zamanla harap olduğun­dan onu tamir ettirip üzerine yüksek bir kubbe bina ettirdi. Şimdi de, her cuma günü ikindi zamanına kadar ve salı geceleri sabaha kadar dervişler ve fakirler orada toplanıp zikre­derler.

Yine Mekke ve Medine’de zengin birer imaret yaptırdı. Mekke ve Medine fukaraları her gün buralarda yedirilip içirilirler.

Edirne şehrine de Kevser suyu gibi sular getirip birçok çeş­meler yaptırmıştır ki bunlardan fukara halk yeniden can bulmaktan ve ölçüsüz sevinç duymaktan geri kalmaz.

Mustafapaşa Köprüsü kasabasında da mübarek bir cami, güzel bir imaret ve büyük bir han yapılmıştır ki bunlar da yine rah­metli Haseki Sultan’ın hayır işlerindendir.

İstanbul Kariye’de medrese ve Ayasofya ve Sultanahmet Camileri arasında Hurrem Sultan Hamamı

Ve Kudüs-i Şerifte muazzam imareti…

Hurrem Sultanın bıraktığı eserlerden istifade edenler keşke öncelikle, onun vakfiyesini okuyup anlayabilecek seviyede olsalardı.

Kaynak : http://www.ahmetsimsirgil.com/hurrem-sultan.html

www.youtube.com/watch?v=fPfcbxwmaco bu video yuda izlemenizi öneririm

08.06.2012 - Ziyaretçi

Böyle gerçekleri görebilen,

Böyle gerçekleri görebilen, okuyan, her duyduğuna inanmayan ve en önemlisi de sürekli kendi tarihini kamçılamaya çalışmayan insanları gördükçe gerçekten çok mutlu oluyorum. Çünkü gerçekten herkese nasip olamayan, gurur duymamız gereken bir tarihimiz var ve bunun bilincinde olan herkesi tebrik ediyorum, olmayanlara da Allah akıl fikir versin diyorum...

09.06.2012 - sulee

Teşekkür ederim :)

Teşekkür ederim :)

09.06.2012 - sulee

Yorumlarınızın hepsi YANLIŞŞŞŞŞŞŞŞ

Sen hürremi dizideki davranışlarıyla Kötülüyorsun. Hürrem sultan çocukları için elinden geleni yapmıştır. Kim kendi çocuğunu korumak istemesin ki?Bu yorumlarının hepsiiiiii YANLIŞ.Biraz tarihçeyi okumanı tavsiye ederim

11.06.2012 - kardelen

Konular