Hürrem

Bu sayfa Hurrem.Net web sitesi adı ile muhteşem yüzyıl dizisinin yayınlandığı dönem açıldı. Hürrem Sultan ve Kanuni Sultan Süleyman dönemi ile akalı konular yer almaktadır.

Dizi içersinde yer alan olaylara farklı bakış açıları sunmakta. Ve gerçek tarihi bilgiler içermektedir.

O dönem dizinin de etkisi ile kitlenin sık merak ettiği önemli olay ve konuları üzerine yazılar yayınladık. Yüzbinlerce ziyaretçiyi bu sayfa altında ağırladık

Kenize Murad: Erdoğan, bana 'neden Türkçe bilmiyorsun?' diyor



"Osmanlı'nın dekorlarını ve mücevherlerini harika buluyorum. Annemden ve babamdan bir tek mendilim bile yok biliyor musun? Çünkü annem sefil bir halde Paris'te öldü ve tüm eşyalarımız dağıtıldı."

V. Murad'ın torunu yazar Kenize Murad: Padişahlar içinde en çok dedem Fatih Sultan Mehmet'e hayranım

Yazar Kenize Murad, Paris'te yaşıyor ama yılda bir kez mutlaka Türkiye'ye geliyor. Çünkü burası onun annesi, V. Murad'ın torunu Selma Hanımsultan'ın memleketi... Dünya onu, annesinin hayatını anlattığı Saraydan Sürgüne adlı kitapla tanıdı. Eser, Fransa'da 3 milyon sattı, 22 dile çevrildi. Kısa bir süre önce yine ülkemize geleceğini haber alınca röportaj yapmak istedik. Üstelik ilk baskısı Mayıs 2004'te yapılan Toprağımızın Kokusu Filistin ve İsrail'in Sesleri adlı kitabı Mavi Marmara'dan sonra yeniden gündeme gelmişti. Kenize Murad, padişah torunu ama aynı zamanda Ortadoğu'da 15 yıl muhabirlik yapmış bir gazeteci. Ancak Fransa'da yazıları sansürlendiği için artık yazamıyor. Yeni kitabı sonbaharda yayımlanacak. Murad, bu kez okurlarını, babasının memleketi Hindistan'da yaşamış Müslüman bir kadının hikâyesiyle tanıştıracak.

Bizim Kanuni-2

‘Bizim Kanuni de nereden çıktı, kaç Kanuni var ki?’ diyen okurlarımız oldu dünkü yazımızdan sonra. Biz de onlara bugünkü yazımızla meselenin izaha kavuşacağını anlatmaya çalıştık. Kısa bir hatırlatma yapacak olursak:

Bir özel kanal ‘’Muhteşem Yüzyıl’’ ismiyle Kanuni Sultan Süleyman Devri’ni dizi olarak göstermeye karar vermiş. Vermiş de biz o dizinin fragmanlarında gördüğümüz Kanuni’yi tanımadığımızı belirtmiştik dünkü yazımızda. Üstüne üstlük bu yetmiyormuş gibi, belli köşe yazarları mevzuya balıklama atlayıp efkârı iyiden iyiye bulandırmaya başladılar.

Bir Salkım Üzüm

Avrupa hiristiyanlari, Papa'nin kiskirtmasi ile bir araya gelip Osmanli topraklarina saldirmaya tesebbüs edince, yeryüzünün sultâni Kanunî Sultan Süleyman Han, ordusu ile sefere çikti.

Târihlere san veren ordu agir agir ilerliyor, hedefine bir an önce ulasmak için gayret sarf ediyordu. Havalar da iyice isinmisti.

Bir Hiristiyan beldesinden geçerken, yolun dar olmasi sebebiyle, askerlerden kimisi üzüm baglarindan yürümek mecburiyetinde kaldi. Olgunlasan üzümler susuzluktan dudagi çatlamis askerlere; "Al beni, ye beni" dercesine duruyordu.

Askerlerden biri dayanamayip, sahibinin haberi olmadan bir salkim üzüm kopardi. Yerine de bir keseye koydugu parayi bagladi. Üzümü de yedi. Çok geçmeden mola verildi.

HAREMAĞALARI


Son devirde, mesireye giden harem halkı ve harem ağaları.

Harem, Şark dünyasındaki evlerde kadınların yaşadığı ve yabancı erkeklerin giremediği kısım. Buranın disiplini ile meşgul olan bir grup var ki, bunların vaziyeti tarihin en ekzantrik konularından birisini teşkil eder: Haremağaları.
Haremağalarına Roma ve Bizans’ta, Mısır’da, İran’da, Abbasî saray ve evlerinde de rastlanırdı. Osmanlılar bu geleneği devralmıştır. Hem padişah sarayında, hem de kibar konaklarında haremağaları vazife yapardı.

AFRİKA NERE, İSTANBUL NERE!

Prof. Akgündüz: Harem tasvirleri tamamen uydurma

Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, haremle ilgili makale veya kitaplarda görülen tüm çıplak resimler ve gayri meşru tasvirlerin tamamen asılsız ve Batılı ressamların hayal ürünü olduğunu söyledi.

İSTANBUL - AA - Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, haremle ilgili makale veya kitaplarda görülen tüm çıplak resimler ve gayri meşru tasvirlerin tamamen asılsız ve Batılı ressamların hayal ürünü olduğunu söyledi.

Dolmabahçe Sarayı'na düzenlenen "Osmanlı'da Harem Hayatı" başlı klı konferansta konuşan Akgündüz, harem hayatıyla ilgili ciddi kitapların Cumhuriyet döneminde kaleme alındığını belirterek, Batılıların 1920'li yıllardan sonra Osmanlı'daki harem konusunda kitap yazmak için adeta yarıştıklarını ifade etti.

Mahpeyker Valide Sultan Kösem kadar başınıza...

HAYIRLA ANILIRLAR
Valide Sultanlar genelde cömert olurlar. Yenicami, Valide Camii, Kapalıçarşı, Pertevnihal Külliyesi, Gureba Hastanesi onlardan yadigârdır İstanbullulara...

HAYATI ROMAN
Küçük yaşta saraya getirilen bir kölecik sarayda yetiştiriliyor, padişah hanımı, padişah annesi, padişah ninesi oluyor. Hem zirvede yaşıyor, hem zulme uğruyor

Şimdi biri çıkıp da Tansu Çiller devlet işlerine burnunu soktu diyebilir mi?
Koskoca mebus, parti başkanı, başbakan... Devlet işi ile meşgul olmayıp da ne yapacak?
Kösem Sultan da iki padişahın annesi, iki padişahın da ninesi... Tam 25 yıl naibe-i sultan... Elbette devlet işi ile uğraşacak.
Batıda först leydi Kraliçe’dir. Adaylar kralın gözüne girmeye bakar, kıyasıya vuruşurlar.

Bahadıroğlu: Osmanlı'da öyle bir saray hayatı yoktu

Tarihçi - yazar Yavuz Bahadıroğlu, 'Muhteşem Yüzyıl' dizisi ile ilgili olarak, "Gösterildiği gibi bir hayat Osmanlı'da yaşanmadı" dedi.

Bahadıroğlu, Gebze Osman Hamdi Bey Kültür Merkezi'nde konferans verdi. Osmanlı saray hayatının dizide gösterildiği gibi basit olmadığını söyleyen Yavuz Bahadıroğlu, Topkapı Sarayı'nın da devletin yönetildiği ciddi bir mekân olduğunu kaydetti. Bahadıroğlu, Osmanlı'nın tarihte kurulan en önemli devletlerden birisi olduğunu ve saray hayatının da söz konusu dizide gösterildiği gibi basit olmadığını anlattı. Yazar, Topkapı Sarayı'nın padişahların resmi konutunun yanı sıra devletin yönetim merkezi işlevini gördüğünü hatırlattı.

Olga, Hürrem için ağladı



Ukrayna"da ikinci versiyonu çekilen Roksolana filminde, Osmanlı tarihinin en güçlü kadını olarak bilinen Hürrem Sultan"ı oynayan Olga Sumska, hayalini kurduğu İstanbul"a geldi. Harem"de başlayıp mezarda biten büyük aşkın yaşandığı mekanları gezdi.


Kanuni Sultan Süleyman"ın eşinin hayat hikayesini anlatan "Roksolana" filminde Hürrem Sultan rolünü oynayan Olga Sumska İstanbul"daydı. Ünlü oyuncu, ilk kez geldiği İstanbul"da, yüzyıllar önce yaşanan büyük aşkın izlerini sürdü. "Bizim kızımız" dediği Hürrem Sultan"ın mezarını ziyaret edip hasret giderdi.

Şehzade Muhsin'i de mi Hürrem Öldürttü?



Tutturmuşlar Şehzade Mustafa'yı oğlu tahta geçsin diye Hürrem Sultan öldürttü diye. Peki neden diye sorduğumuzda, hemen cevaplıyorlar: annesi mahi devran sultan! O geçerse valide sultan olamıyacak. Hali ile ben olsam öldürtürdüm, o zaman o da öldürtmüştür. Tabi sen olsan öyle.. Ama onlar sen değil ki..

Mantık bu. Felsefe bu. Tarihi çarpıtmak, kendi yorumları ile doldurup çığırından çıkarmak.

Peki soruyorum. Şehzade Muhsin'i de Hürrem Sultan mı öldürttü?

Hani bir Şehzade vardı Sivas illerinden.. Tek başına 550 milletvekiline bedel kahraman.. Terörü destekleyen vekiller mecliste düğün bayram yaparken, o maraşın dağlarında üşüyordu..

Entirika.. Entirika.. Entirika.. Üzerinden 40 ay geçiyor daha teknoloji çağındaki bir suikastı çözemedik. Evet ya 400 yıl önceki olayı bir dizi ile mi çözüvereceğiz!

Ahmet Altan'a harem cevabı

Maksadım ne bir kişiye saldırmak, ne de Osmanlı padişahlarına methiye mecmuası meydana getirmektir. Maksadım, bu âlemde gizli kalmayan hakikatleri beyan etmektir.

Geçenlerde Taraf Genel Yayın yönetmeni Ahmet Altan, tam bilemediğinden olsa gerek, bir yazısında şu soruyu sormuştu: “Bir haremi olan birinin kadınlara düşkün olmadığına inanmak mümkün mü?” Bu ve bunun gibi sorular soran Ahmet Altan ve gibileri, hangi kaynağa dayanarak bunları söylüyorlar doğrusu çok merak ediyorum... Öncelikle Harem’in ne manaya geldiğini bilmek lazım:

Harem; Arapçada yasak ve gizli anlamındadır. Osmanlı devletinin yönetim merkezi olan Topkapı Sarayı’nın en çok duyulan, konuşulan, merak edilen ama en yanlış bilinen yeridir. Harem padişahın evidir ve insan hayatının gizli ve kapalı bölümünü ifade eder.

Harem ve Hürrem

Harem yıllardır tartışılır...
“Koltuk Oryantilisti” dediğimiz Avrupalı tembellerin oturdukları yerden yazıp çizdikleri “eser”ler (roman ve resimler) bizim “yerli yabancı”lara “kaynak” teşkil ediyor...
Tabiatıyla da ortaya bir “Roma haremi” çıkıyor.
Allah’ınızı severseniz, söyler misiniz, şu dizideki Kanuni’nin adı “Constantin”, Hürrem Sultan’ınki “Aleksandra”, diğer kadınların ve erkeklerin “Mari, Despina, Dimitri, Yako” olarak değiştirilse, ekrandaki saraya da “Topkapı Sarayı” yerine “Roma Sarayı” dense, yadırgar mısınız?
Görüntüde bir namaz sahnesi dışında (o da acemice) bize dair hiçbir şey yok!
Kadınlarda yaka-bağır açık, erkeklerde dindarâne bir teveccüh hak getire...
Herkes raks etmenin, gönül eğlendirmenin peşinde...
Hayır, bu “Topkapı Sarayı” değil.

Osmanlı Devletini Cihân Devleti Yapan Kurum: Enderun Mektebi

Üstün zekâlıların ve yeteneklilerin eğitim-öğretimi için kurulan ve Türk-İslam Eğitim Tarihi’nde olduğu kadar, Dünya Eğitim Tarihi’nde de çok önemli yere sahip olan Enderun Mektebi, tarihten günümüze eğitimde çok önemli bir yer tutmaktadır.


Enderun, bir şeyin iç kısmı, iç yüzü, dâhili, harem dairesi gibi anlamlara gelmekte olup Enderun Mektebi ise Osmanlı Devleti’nde mülkî, idarî, diplomatik ve diğer önemli kadronun yetiştirildiği yerdir. Bu bağlamda Enderun Mektebi, dünyanın ilk “kamu yönetimi okulu” olarak da nitelendirilebilir. Osmanlı’yı cihan devleti yapan kurumların en başında bu Enderun Mektebi gelir ki, Osmanlı Devleti’nin ihtiyaç duyduğu devlet adamı kadrosu bu mektepten yetişirdi.

Barbaros Hayreddin Paşa Kimdir Hayatı


İnsanlığın hayrına çalışan, Müslümanlar'ın bir ve beraber olması için gayret gösteren, kısacası ömrünü Allah yolunda cihâda adayan ulu şahsiyetler vardır. İslâm tarihinde böylesine fazilet âbideleri ve irfan levhaları pek çoktur.

Bütün ömrü boyunca Müslümanlar'ın ittihat ve ittifâkî (birlik ve beraberliği) için çırpınan bu yüce şahsiyetlerden birisi olan Sultan Selim Hân, Farsça bir beyitinde şöyle dertleniyordu:

Nısf tâ-hûde sefer-hâ vü seref-ânf-mâ,
Behr-icem'iyet-idil-hâsteperişânî-imâ.

Yani:
Bu seferler, baş kesmeler ve başa geçme savaşlarımız boşuna değildir.
Bizim perişanlığımız, gönülleri birleştirmek içindir.

Cennetmekân Sultan Selim Hân Hazretleri; bu birlik için, bir başka şiirinde ise:

Valide Sultanların Hayır Eserleri


Osmanlı târihinde pâdişâhların annelerine vâlide sultan denirdi. Yâni sultanın annesi. Oğullarının pâdişâhlığını görmeden vefât edenleri çoktur. Valide sultanların en büyük husûsiyetlerinden birisi çok hayır ve hasenâtta bulunmaları idi.

Vâlide sultanlar; câmi, medrese, çeşme, mescid, hastahâne, imâret, aşevi gibi müesseseler yaptırmışlardır. Kendilerinden sonra geriye zengin vakıflar bırakmışlardır. Bugün hâlâ devam edenleri vardır. Vâlide Sultan câmileri 120'den fazla olup bâzıları şunlardır:

• Üsküdâr'da, Sultan İkinci Selim Han'ın hanımı ve Sultan Üçüncü Murâd Han'ın vâlidesi Nûrbânû Vâlide Sultan tarafından yaptırılan Atîk Vâlide Câmii ve külliyesi (1583),

ADINI SÜLEYMAN KOYDUM


İleride Avrupa krallarının, atının üzengisini öpmek için sıraya geçecekleri büyük bir devlet adamı olacak olan Kanuni'nin 27 Nisan 1495 günü doğum haberi, Yavuz Sultan Selim'e ulaştırıldığında, huşû içinde Kur'ân okumakta olan baba Yavuz'un, okumakta olduğu . Kur'ân-ı Kerim'den başını kaldırarak: "Adını Süleyman koydum" deyip Kur'ân okumaya devam ettiğini...

Ve o anda okuduğu âyetin mealinin, "O muhakkak ki Süleyman'dandır ve o (mektubun ilk satırı) Bismillâhirrahmânirrahîm'dir." (S. Neml. 30) olduğunu...

7 Eylül 1566'da Zigetvar'da vefat ettiğini ve kabrinin Süleymaniye Camii yanındaki türbede bulunduğunu...