Barbaros Hayreddin Paşa Kimdir Hayatı
İnsanlığın hayrına çalışan, Müslümanlar'ın bir ve beraber olması için gayret gösteren, kısacası ömrünü Allah yolunda cihâda adayan ulu şahsiyetler vardır. İslâm tarihinde böylesine fazilet âbideleri ve irfan levhaları pek çoktur.
Bütün ömrü boyunca Müslümanlar'ın ittihat ve ittifâkî (birlik ve beraberliği) için çırpınan bu yüce şahsiyetlerden birisi olan Sultan Selim Hân, Farsça bir beyitinde şöyle dertleniyordu:
Nısf tâ-hûde sefer-hâ vü seref-ânf-mâ,
Behr-icem'iyet-idil-hâsteperişânî-imâ.
Yani:
Bu seferler, baş kesmeler ve başa geçme savaşlarımız boşuna değildir.
Bizim perişanlığımız, gönülleri birleştirmek içindir.
Cennetmekân Sultan Selim Hân Hazretleri; bu birlik için, bir başka şiirinde ise:
İttihadken savlet-i â'dâyı defe çâremiz,
İttihâd etmezse millet dâğ-dâr eyler beni.
Yani:
Eğer biz Müslümanlar bir ve beraber olursak, islâm'ın düşmanlarının hücumlarını başımızdan def eder ve kovarız.
Eğer Müslümanlar birlik içinde olmazsa, bu acı durum beni kalbimden yaralar ve üzüntüler içinde bırakır.
Bu birlik mısralarının mânasını yaşayan tarihimizdeki şanlı kahramanlardan birisi de, Barbaros Hayreddin Paşa'ydı.
İslâmiyet'in bu hayırlı mensubu, Midilli adası'nda bir Müslüman Endülüslü kızla evlenen Nûrullah Yakub ismindeki bir bahadırın evladıydı. Bu bahadırın dört erkek evlâdı vardı. Bunlar: İshak, oruç, Hızır ve İlyâs isimlerini taşıyorlardı.
Midilli adasında Nûrullah Yakub Efendi'nin üçüncü çocuğu dünyaya gelirken, dışarıda çatıları ve evleri koparıp atacak kadar dehşetli bir fırtına vardı. Bu korkunç fırtına yeni dünyaya gelen çocuğun feryâd ü figânı karşısında hızını kaybetmiş ve durmuştu. Nûrullah Bey de, bu Hızır gibi yetişerek fırtınayı durduran yavrunun ismini Hızır koymuştu.
Barbaros Hayreddin Paşa'nın ağası ve İshak ismindeki kardeşleri, din yolunda Allah için cihad yaparlarken şehit olmuşlardı.
Bilhassa Oruç Reis, müstesna bir İslâm kahramanıydı. Önceleri cihadda bir kolunu kaybetmiş, daha sonraları da şehid olmuştu. Oruç Reis, evlenmemiş, bekârlığı seçmişti. Din için, İslâmiyet için dünya gailelerine girmemişti. Daha serbest hizmet edebilmek niyetiyle, evlenip çoluk çocuğa karışmamıştı.
Hayreddin Paşa da, ağasının bu eşsiz fedakârlığını her zaman takdir ediyordu. Yüce dînimizin büyük kahramanından Batılılar çok korkuyorlardı. Sakalının kına renkli oluşundan dolayı "Barbarossa" diyorlar ve evlerinde rahat durmayıp ta yaramazlık yapan kendi çocuklarını "Barbaros geliyor!" diyerek, korkutup uyutmaya çalışıyorlardı. Akdeniz'i bir Türk gölü hâline getiren Hızır Reis'e, dine yaptığı büyük hizmetlerden dolayı, Kanunî Sultan Süleyman dinin hayırlısı mânâsındaki "Hayreddîn" ismini vermişti.
Gerçekten Hızır Reis İslâmiyet'in bir hayırlı evlâdıydı. Müslümanlar'ın birliği için, fethettiği Tunus ve Cezayir gibi devletleri muhteşem Osmanlı Devleti'ne armağan etmişti. Kendisi de sultanlığı bir tarafa bırakıp, Sultan Selim
ve Sultan Süleyman'ın emrine girmişti. Kanunî de onu "İslâmiyet'in bir hayırlı evladı" olarak, donanmanın başına geçirmişti.Hayreddin Paşa büyük bir kumandan ve dehâ derecesinde bir Osmanlı paşasıydı.
Yaptığı birçok dînî seferlerin birisinde sanki İstanbul'un Ulu Fâtihi gibi çöllerde topları, denizdeki gemiler gibi yüzdürmüştü. Çöldeki topları nakletmek için kâfî sayıda hayvan bulamayınca, topları birer yelken taktırarak çölün kumlarında kaydırarak, yüzdürmeye çalışmıştı. Sultan Fâtih Hazretleri'nin, "Bir gün gemiler dağlara tırmandı denizden" gerçeğini yaptığı gibi, Barbaros Hayreddin Paşa da Afrika'nın kumunda gemileri yürüterek yüzdürmüştü sanki.
Bir seferinde, Kanunî Sultan Süleyman'ın emriyle, Endülüs Müslümanları'nın yardımına koşmuştu. Yedi seferde yetmiş bin Müslüman'ı ispanyollar'ın zulmünden kurtararak Cezayir'e taşımış, Mağrip Ocakları nâmındaki Kuzey Afrika ülkelerini tek bayrak altında toplamıştı. Bu birlikten sonra, burayı Osmanlı İslâm Devleti'nin hâkimiyetine iltihak ettirmişti.
Barbaros Hayreddin Paşa, yaptığı hizmetlerin mukabilinde şehid olmayı da çok arzu ediyordu. Daha önceleri diğer kardeşleri hep gazâ ve hep İslâmiyet'e hizmet için yaptıkları savaşlarda şehid düşmüşlerdi. Bunlardan büyük kahraman, Oruç Reis'in şehid olmasından sonra, Hayreddin Paşa şöyle diyordu:
"Dört karındaştık, üçünün şehâdetini gördüm. Ne hikmettir ki; Cenâb-ı Hakk, yalnız bana şehâdeti nasip buyurmadı. Demek karındaşlarım benden çok mübârek kullarmış. Cenâb-ı Hakk hepsine rahmet, mekânlarını cennet eylesin!.."
Barbaros Hayreddin Paşa, hayatının son zamanlarında: "Ben vefat ettiğim zaman, beni deniz sesi işitilebilecek bir yere defnediniz!" diyordu. Böylece Allah yolunda bütün mübârek ömrü boyunca gazalarla geçen denizlerin sesini dinliyerek yatmak istiyordu.
Batı dünyasının tanınmış tarihçisi Hammer ise Osmanlı Tarihi'nin beşinci cildinde şunları yazıyordu:
"Dorya'nın korkunç rakibi Hayreddin Barbaros, şanlı mesleğini itmam eyledi. Na'şı Beşiktaş'ta inşa ettirmiş olduğu medrese kurbüne defnolundu."
Bugün Avrupa'nın merkezindeki Almanya'nın Köln şehrinin bir merkezi Barbaros ismiyle anılmaktadır. Edipler bu yüce zâtın vefatına ebced hesbıyla tarih düşürerek: "Mâte Reîsü'l-Bihâr: Denizlerin reisi öldü (Hicrî: 953, Miladî: 1546)" diyorlardı.
Bu arada bir çok ecnebî yazar ve tarihçi eserlerinde, İslâmiyet'in bu büyük kahramanından sitayişle bahsetmişlerdir. Bunlardan Rakip Bardone bir yazısında: "Eski Yunan ve Roma fâtihleri arasında bile Barbaros'un eşi emsali yoktu!" diye yazıyordu.
Osmanlı Cihan Devleti'nin denizlerinin kaptanı olan Barbaros Hayreddin Paşa, son derece takvâ sahibi bir zattı. Bütün yaptığı işlerde dünyalık tedbirleri mükemmel bir surette yapardı. Hatta istiharelere yatardı. Elmas gibi pâk ve saf olan bu kahraman kalbe, rahmetiyle çok defa Cenâb-ı Hakk ne yapılmak lâzım geleceğini tecellî ettirirdi. Nice nice denizlerin büyük kumandanları kendisinden çok sonraları bile: "Barbaros'un dümen neferi bile olamayız!" diye, bu şanlı kumandana karşı acizliklerini ifade ediyorlardı.
Bugün Beşiktaş sahillerindeki türbesinde yatan, denizlerin ve deryaların fâtihi Hayreddin Paşa'nın, Koca Sinan'ın eseri olan türbesinin kapısında şunları okumaktayız: "Hâzâ türbe-i fâtih-i Cezayir ve Tunus, merhum gazi Kaptân-ı Derya Hayreddin Paşa Rahmetullahialeyh."
Fazilet Takvimi (4 Temmuz 96)