Deli Hüsrev Paşa Kimdir Hayatı

Hüsrev Paşa (ö. 951/1544) Osmanlı beylerbeyi ve veziri.

1495ten önce doğduğu sanılmaktadır. Boşnak asıllı bir devşirme olup II. Selim dönemi vezirlerinden Lala Mustafa Pa­şa'nın büyük kardeşidir. Ailenin Sokullu ailesiyle akrabalığı olduğu tahmin edil­mektedir. Lala Mustafa Paşa'nın biyogra­fisini veren Âlî Mustafa Efendi onun So­kullu ailesine mensup olduğundan bah­sederse de Hüsrev Paşa'nın biyografisin­de bu bilgilere yer vermez. Enderun'da yetişen Hüsrev kapıkulu süvari bölükleri­ne dahil oldu. Âlî'nin verdiği bilgiye göre, işlediği bir suç yüzünden bu görevinden alınınca bir süre müstakbel veziriazam Kara Ahmed Paşa ile birlikte hareket et­ti; "Rum ellerinde" haydutluk yaparak ya-hudi tüccarlarını ve haraç toplayan görev­lileri soyup devletten alamadıkları ulufe­lerinin karşılığını bu şekilde topladılar, an­cak fazlasına dokunmadılar. Daha sonra bazı vezirlerin aracılığı ile affedilip İstanbul'a gelen Hüs­rev tekrar saraya girdi. Burada sırasıyla çaşnigîrlik. kapıcılar kethüdâlığı ve mîrâ-hurluk görevlerinde bulundu.

Yavuz Sultan Selim'İn Çaldıran seferine katılan Hüsrev Paşa 25 Ağustos 1514'te Karaman beylerbeyiliğine getirildi. Bu sı­fatla Diyarbekir üzerine gönderilen kuv­vetlere katıldı; bu sırada Harput'u üç günlük bir kuşatmadan sonra ele geçirdi (1516). Aynı yıl Mısır seferine iştirak etti. Mercidâbık Savaşı'nda ordunun sağ ka­nadında yer aldı. 1520'de Bozoklu Celâl diye anılan Kızılbaş Şah Velî ertesi yıl Canbirdi Gazâlî ayaklanmaları­nın bastırılmasında görev aldı. 1521 yılı başlarında Anadolu, ardından aynı yılın sonlarında Bıyıklı Mehmed Paşa'nın ölü­müyle boşalan Diyarbekir beylerbeyiliği­ne tayin edildi. Bu görevde uzun süre ka­lan Hüsrev Paşa İran sınırında güvenliği sağlamaya, daha önce Osmanlı idaresine girmiş olan Kürt aşiretlerinin merkezî hü­kümete bağlılıklarını güçlendirmeye ve âsileri cezalandırmaya çalıştı; 1526'da Anadolu'da çıkan ayaklanmaların bastı­rılmasında önemli rol oynadı. Bu ara­da merkeze İran'la ilgili haberler ulaştırdı.

Diyarbekir beylerbeyiliği sırasında adı birçok suistimale karışan Hüsrev Paşa so­ruşturma için merkezden gönderilen gö­revliden tedirgin oldu ve onu hapsettirdi. Kendisine yöneltilen suçlamalardan ba­zıları, eritilmeye gönderilmesi gereken aşınmış akçeler hususunda hükümetin emirlerine uymama: Safevîler'le yapıl­makta olan ticari muamelelere konulan kesin tahditlere rağmen sikke darbı için elverişli madeni bulmakta sıkıntı çeken İran'a bu aşınmış akçeleri verme, karşılı­ğında ibrişim alma ve bunları kendi adamlan vasıtasıyla hiçbir vergi ödemeden Os­manlı topraklarına sokarak sattırma; ver­gi tahsilinde ve timar muamelelerinde suistimallerde bulunma: bazı yerli bey­lerden onların kanunsuz hareketlerine göz yumarak rüşvet alma; bazı hizmetkârla­rını ve selefi Bıyıklı Mehmed Paşa'nın em­rinde birkaç yıl önce Güneydoğu Anado­lu'nun fethine katılmış timarlıları gaddar­ca bertaraf ederek yerlerine kendi adam­larını geçirme; reayaya zulmetme şeklin­de sıralanabilir. Bu­nunla birlikte 1531'e kadar Diyarbekir beylerbeyiliğinde kalan Hüsrev Paşa'nın azlinde bu rapordan ziyade, Safevî Devleti'nin eski Azerbaycan valisi olup Osmanlı Devleti'ne iltica eden Ulama Paşa ile ara­sının açılmasının ve bu yüzden gözden düşmesinin rol oynadığı anlaşılmaktadır. 1S32 yılı başlarında İstanbul'a gelen Hüs­rev Paşa padişah tarafından kabul edildi ve ona değerli hediyeler sundu, çok geç­meden de ikinci defa Anadolu beylerbeyi­liğine getirildi. Aynı yıl 30.000 kişilik kuv­vetiyle Kanunî Sultan Süleyman'ın Alman seferine katıldı dönüşte padişahın il­tifatlarına mazhar oldu. 1532'de Halep beylerbeyiliğine gönderildi. 1534'te Şam beylerbeyiliğine tayin edildi ve bu görevde İken katıldığı Irakeyn Seferi'nde başarılı hizmetleri gö­rüldü. 1535 Şubatında Hadım Süleyman Paşa'nın ye­rine vezâretle Mısır beylerbeyi oldu.

1536 Aralığına kadar süren bu görevi esnasında Hüsrev Paşa Mısır hazinesini iyice doldurarak merkeze gönderilen ir­saliye miktarını arttırdı. Hadım Süleyman Paşa'nın yıllık sekiz yük irsaliyesini Hüs­rev Paşa on veya on iki yüke çıkardı. An­cak bu artışın halktan haksız yere topla­nan vergilerle olabileceği endişesiyle baş­ta padişah olmak üzere Osmanlı hüküme­tini kuşkulandırdı. Hüsrev Paşa kendisini savunmak için, bu fazlalığın Mısır'daki sulama tedbirlerinden dolayı üretimin artmasından ve selefi zamanında bir do­nanma inşa edilerek büyük masraflara girişildiği halde kendi döneminde Öyle bir masraf olmadığından kaynaklandığını söylediyse de bunlar Kanûnî'yi pek tatmin etmedi. Gönderilen özel bir soruşturma heyeti suçluluğunu ispatlayamadıysa da gözden düştü ve görevinden alındı. Sert mizacı yüzünden katı bir idareci olmakla birlikte valiliği zamanında Mısır'da refah ve güvenliğin hüküm sürdüğü, hatta Kahireliler'in gecelen evlerinin ve dükkân­larının kapılarını açık bırakabildikleri be­lirtilmektedir. Hadım Süleyman Paşa ikinci Mısır valiliği sırasında İstanbul'a gönderdiği raporlarda, Gucerât hâkimi Bahadır Han'ın bir kısmını emanet için, bir kısmı­nı da askerî yardım talep etmek amacıy­la Cidde'ye gönderdiği hazine ve hediye­leri konusunda onu suçlayıcı ifadelere yer vermiştir.

1537 yılı başlarında üçüncü defa Ana­dolu beylerbeyi olan Hüsrev Paşa ertesi yılın haziran ayında Rumeli beylerbeyi!iği­ne terfi etti ve aynı yıl içinde Kanûnî'nin Boğdan seferine katıldı. 1539'da Castelnovo'nun alınmasında rol oynadı ve Budin'in savunmasında bulundu. Bu başa­rılan üzerine Kanunî tarafından dördüncü vezir rütbesiyle Kubbealtı'na alındı {1541). 1543'te Estergon ve İstolni Belgrad se­ferlerine iştirak etti, fetihlerinde önemli rolü oldu. O sırada Hadım Süleyman Paşa veziriazam. Rüstem Paşa da ikinci vezirdi. Bir rivayete göre ikinci vezirlik makamın­da Hüsrev Paşa, üçüncü vezirlikte İse Rüs­tem Paşa bulunuyordu. Öteden beri aralarının açık oldu­ğu Süleyman Paşa'ya Rüstem Paşa'nın da entrikalarıyla bir divan toplantısında hançer çekecek kadar işi ileriye götüren Hüsrev Paşa 13 Ramazan 9S1 (28 Kasım 1544) tarihinde vezirlikten azledildi. Bu arada rakibi Süleyman Paşa da vezîriâzamlıktan alındı ve yerine Rüstem Paşa getirildi. Vezirlikten alınmasının verdiği üzüntü ve ümitsizlikle günlerce, bir riva­yete göre on yedi gün yiyip içmekten kesilen Hüsrev Paşa bir süre sonra Öldü. İstanbul Fatih Yenibahçe'deki muhteşem türbesinde medfundur.

Mimar Sinan'ın eseri olan Hüsrev Pa­şa'nın türbesi, o zamana kadar sadrazam­lık makamına yükselmemiş vezir türbe­leri arasında en süslüsü ve gösterişlisidir. 952 (1545) tarihli kitabesinde, "Mezâr-ı Hüsrev Paşa rahmetullâhi aleyh" yazısın­dan sonra, "Hak kıyamette inayet eyle­sin Mustafâ ona şefaat eylesin İşiten­ler dediler târihini Dâim Allah ona rah­met eylesin" mısraları okunmaktadır. Kaynaklar­da korkusuz, pervasız oluşu yüzünden "Deli", "Divane" diye anılan Hüsrev Paşa'­nın türbesi civarında mektebi, çarşısı ve çeşmesi de vardır. Ayrıca Mısır beylerbeyi lig i zamanında Kahire'de geçit, sarnıç, çeşme ve mektep gibi tesisler, Diyarbekir beylerbeyiliği sırasında burada bir cami, medrese ve han­lar yaptırdığı bilinmektedir. Hüsrev Paşa'nın Halep'teki Hüsreviyye Camii ve Külliyesi de Mimar Sinan'ın eseridir. Oğlu Kurt Bey, şehzadeliğinde II. Selim'in ne­dimi olmuş ve bazı yerlerde sancak bey­liği yapmıştır.

TDV İslâm Ansiklopedisi
Hüsrev Paşa
  • Deli Hüsrev Paşa Kimdir Hayatı