Hürrem

Bu sayfa Hurrem.Net web sitesi adı ile muhteşem yüzyıl dizisinin yayınlandığı dönem açıldı. Hürrem Sultan ve Kanuni Sultan Süleyman dönemi ile akalı konular yer almaktadır.

Dizi içersinde yer alan olaylara farklı bakış açıları sunmakta. Ve gerçek tarihi bilgiler içermektedir.

O dönem dizinin de etkisi ile kitlenin sık merak ettiği önemli olay ve konuları üzerine yazılar yayınladık. Yüzbinlerce ziyaretçiyi bu sayfa altında ağırladık

Muhteşem yüzyıl dizisinde kötü niyet var!


Muhteşem Yüzyıl dizisiyle yeniden alevlenen 'Osmanlı'da Harem' tartışmalarına, bu başlıkla bir kitabı bulunan Prof. Dr. Ahmet Akgündüz de katkı yaptı. Akgündüz, "Harem konusunda asıl üzüldüğümüz nokta, ülkemizde yetişen Cumhuriyet dönemi yazarlarının da, belgelere dayalı ilmî araştırma yapmak yerine, yabancı yazarları aratmayacak şekilde ve onların yazdıklarını yahut çizdiklerini aynen taklit ederek yazılar kaleme almalarıdır. Bunların hemen hemen tamamı, doğru olmayan bilgilerdir." dedi. Hürem Sultan'ın bugünkü ilahiyatçılara taş çıkaracak bilgiye sahip olduğunu kaydeden Akgündüz, "cariyelerle halvet" konusuna da açıklık getirdi.

Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Cihan Haber Ajansı'na verdiği mülakatta 'Muhteşem yüzyıl' dizisiyle yeniden gündeme gelen tartışmaları değerlendirdi. Osmanlı'da saray hayatının Batıdakilerle karıştırıldığını ifade eden Akgündüz, şu ifadeleri kullandı: "Maalesef Türkiye'de televizyon dizileri, sanatçılar, romancılar ya da basın mensupları Osmanlı'yı değerlendirirken Batıdaki tarzlara bakarak değerlendirme yapıyorlar. Harem ile ilgili Batı'da ya da Türkiye'de yapılan müstehcen yayınların hiçbiri doğru ya da orijinal değil. Bunlar Batılı ressamların vs. hayal ürünleridir."

Bir yiğidi yatak odasından vurmak en büyük kahpeliktir

Tarihe damgasını vurmuş. Fransızları erkek-kadın karışık dans yaptıkları için tehdit eden Muhteşem Süleyman için 500 yılda geçse muhteşem intikam mücadelesi devam ediyor.

Er meydanında yenemedikleri koca padişahı YATAK ODA'sı ile vurmaya kalkışanlar özellikle son asırda Hürrem Sultan üzerinden saldırıya devam ediyorlar.

Son çekilen muhteşem yüzyıl dizi EVLİ VE NİKAHLI EŞİ olan Hürrem Sultan üzerinde oynanıyor. Allah aşkına soruyorum size, Allah muhafaza ananızı soyup dansöz gibi oynatsalar sonra da babanızın SEKS sahnelerini yayınlasalar ne yapardınız? Ve bunu gizlemek içinde "muhteşem" kılıfı ile de süsleseler..

Sevgililer Günü'nde, Osmanlı yüzükleri revaçta

Yaklaşan Sevgililer günü öncesinde çok sayıda kişinin, sevdiklerine hediye etmek için Osmanlı motiflerini taşıyan, doğal taşlı, iri gümüş yüzükler tercih ettiği belirtildi. Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan'ın yaşamlarından esinlenerek hazırlanan "Muhteşem Yüzyıl" adlı televizyon dizisinde, iri, doğal taşlı yüzüklerin kullanılmasıyla Osmanlı motifleri taşıyan yüzüklere yeniden dönüşün yaşandığı bildirildi.



ADANA - AA - Yaklaşan Sevgililer günü öncesinde çok sayıda kişinin, sevdiklerine hediye etmek için Osmanlı motiflerini taşıyan, doğal taşlı, iri gümüş yüzükler tercih ettiği belirtildi.

Hürrem Sultan

Bir konu gündeme gelir, herkes konuşmaya başlar. Bunları sebep bilerek Hürrem Sultan’ı hatırlayalım mı?

Kanuni Sultan Süleyman Hanın zevcesidir. Haseki ve Hürrem Sultan ismiyle meşhur oldu. 1558 tarihinde İstanbul’da vefat etti.

Süleymaniye Camii avlusuna defnedildi. Kanuni sonradan bu saliha zevcesinin kabri üzerine bir türbe yaptırdı. Türbe, Mimar Sinan’ın eseri olup, içi muhteşem çinilerle süslüdür. Kubbeye yakın yerlerinde âyet-i kerimeler yazılıdır.

*

Bu satırları aldığım dinimizislam.com sitesi şöyle anlatmaya devam ediyor:

İlk çocuğu Şehzade Mehmed olup, Kanuni’nin tahta çıkmasından bir yıl sonra dünyaya gelmiştir. Mihr-i Mah Sultan, şehzade Selim ve Bayezid diğer çocuklarıdır.

Şehzade Mustafa olayının detay kısmı

Yıl 1553... Kanuni’nin son yılları (6/7 Eylül 1566’da ölüyor)...

Osmanlı, en parlak dönemlerinden birini yaşıyor...

Devletin muktedir kadroları, yenilmez bir ordusu, arada kriz filan çıksa da genel olarak sağlam bir maliyesi, ülke çapında yoksul bırakmayan bir sosyal yapısı var...

Ama aynı tarihte bir büyük olumsuzluk gelişiyor: İran’daki Safevi Devleti tehlike arz etmeye başlıyor...

Osmanlı barış arıyor ama mümkün değil. Safevi Şahı, Çaldıran’ın intikamını alma sevdasında: İlle de babasının (Yavuz) sert yumruğunu oğluna (Kanuni’ye) iade edecek...

Muhteşem çarpıklık

Tartışmayı biliyorsunuz. 2011'in başlamasıyla birlikte, özel bir TV kanalında bir dizi yayınlanmaya başladı. "Muhteşem Yüzyıl" adını taşıyan dizide, Batılıların "Muhteşem Süleyman" adını verdikleri Osmanlı hükümdarlarından "Kanuni Sultan Süleyman Dönemi" anlatılıyor. Ama ne anlatım.

Birtakım TV kuruluşları var ki, olaylara yalnız cinsellik üzerinden bakıyorlar. Bunu hayat anlayışı haline getirmişler. İşte, söz konusu dizide de aynı anlayış hakim. Gücünü hak ve adalete bağlılıktan alan ve büyüklüğünü bütün dünyanın kabul ettiği harp meydanlarının hükümdarını bu üslupla anmak oldukça düşündürürcü değil mi?

İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif'in

Donanma ilerlerken muzafferan ileri
Üzengi öpmeye hasretti Garb'ın elçileri

şeklindeki mısraları daha çok Kanuni dönemi için söylenmiştir. Kanuni dönemini filme alacak bir yönetmen, mehter marşlarında ifade edildiği üzere, Avrupa içlerine akınlar düzenleyen ecdadımızın şanlı zaferlerini ekranlara getirmeli:

Allah yoluna cenk edelim, şan alalım şan
Kur'an'da zafer vaadediyor Hazreti Yezdan.

Tarihe 'muhteşem' ilgi!



Kanuni Sultan Süleyman'ın Hürrem Sultan'a aşkını da konu alan ve son günlerde kamuoyunda tepkilere yol açan ''Muhteşem Yüzyıl'' adlı dizi, konuyla ilgili tarih kitaplarına ilgiyi artırdı.

Araştırmacı gazeteci-yazar Yavuz Bahadıroğlu, 1520 yılında tahta çıkan Kanuni Sultan Süleyman'ın yaklaşık 7 ay içerisinde Belgrad seferine çıktığını hatırlattı. Bahadıroğlu, bu sürenin Kanuni'nin padişahlığa alışma evresi olduğunu belirterek, ''Yani bu öyle haremle çok ilişki kurabileceği bir zaman dilimi değildir. Önce kendini devlet adamlarına ispatlaması lazımdı.

Kanuni tahta geçtiği gün en büyük derdi Hürrem Sultan ya da harem değildi, insanlara babası gibi kudretli bir hükümdar olacağı umudunu vermek ve o umutla yeni fetihlere çıkmaktır. Çünkü her padişah bir öncekinin yapamadığını yapmak ister'' diye konuştu.

Haremin Osmanlı İmparatorluğunda I. Murad döneminden itibaren var olan bir müessese olduğunu ifade eden Bahadıroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Kanunî Sultan Süleymân Devri Kronolojisi



30 Eylül 1520 : Süleymân Han’ın tahta çıkışı.
18 Mayıs 1521 : 1. Sefer-i hümâyûna çıkılması (Belgrad seferi).
7 Temmuz 1521 : Böğürdelen kalesinin fethedilmesi.
8 Ağustos 1521 : Belgrad kalesinin fethedilmesi.
29 Ağustos 1521 : Belgrad, iç kalesinin fethedilmesi.
16 Haziran 1522 : İkinci Sefer-i hümâyuna çıkılması (Rodos seferi.)
20 Aralık 1522 : Rodos kalesinin teslim olması.
29 Aralık 1522 : Kânûnî Sultan Süleymân’ın Rodos’a girmesi.
27 Haziran 1523 : Makbûl İbrâhim Paşa’nın sadrâzam olması.

30 Eylül 1524 : Sadrâzam İbrâhim Paşa’nın, Mısır’a asayişi sağlaması için gönderilmesi
6 Aralık 1525 : İlk Fransız elçisinin İstanbul’a gelmesi.

Bir Devlet Ne Zaman Çöker?

“NEME LÂZIM, BE SULTANIM!”

Kanuni Sultan Süleyman Hân (rh.), en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin âkıbetini hayal eder. Günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı, diye düşünmeye başlar.

Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi meşhur âlim Yahyâ Efendi’ye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu, keşfine inandığı Yahyâ Efendi’ye gönderir. Mektup kısaca (mealen) şöyledir:

“Sen ilâhî sırlara vâkıfsın. Kerem eyle de bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın âkıbeti nasıl olur? Bir gün olup da izmihlâle uğrar mı?”
Mektubu okuyan Yahyâ Efendi’nin cevabı bir bakıma çok kısa, bir bakıma da çok uzundur: “Neme lâzım, be Sultânım!”

Yazar Aslı Sancar Harem ezberini bozdu



Yazar Aslı Sancar'ın yeni kitabı Harem yayımlandı. Sarayda ve toplumdaki haremi bir arada anlatan yazar bu kez ezber bozuyor. Okuyucuya farklı bir harem portresi sunan ve o haremde yaşamak istediğini belirten Sancar, bunun sebebini ise "Haremde yaşayan her üç kadından biri vakıf kuruyordu. Elbette öyle güzel insanların içerisinde yaşamak isterdim. Ben hala bir vakıf bile kuramadım" sözleriyle açıklıyor

Haram Yemeyen Ordu


Osmanlı ordusunun, İslam'ı tek bir bayrak altında toplamak gayesiyle Mısır seferine giderken Gebze yakınlarındaki bağlık-bahçelik bir arazide mola verdiğinde Yavuz Sultan - Selim'in bütün askerlerin heybelerini arattığını ve hiçbirinde meyve cinsinden birşey çıkmaması üzerine ellerini Ulu Dergah kaldırıp :

"Allahım, sonsuz şükürler olsun. Bana haram yemeyen bir ordu lutfettin. Eğer askerimin içinde tek bir kişi sahibinden izinsiz bir meyve yeseydi ve ben bunu haber alsaydım Mısır seferinden vazgeçerdim'.' diyerek Rabbine sonsuz hamd ü senalarda bulundu. ...

Şimdi asıl soruya soralım. Haram yemeyen bir ordunun başındaki komutanı mı haram yiyecek? Haram yemeyen ordunun komutanları mı HARAM yiyecek? Kul hakkı yiyercek? Entrikalar çevirecek?

Kanunî Sultan Süleyman, 14 milyon 893 bin kilometrekare toprağı 'neresiyle' yönetiyordu?


Siz çekin o muhteşem dizinizi... İçine yirmi tane reklâm kuşağı gömerek, binbir tantana eşliğinde de yayımlamaya devam edin... Fakat, bilin ki bizler de gırtlağımız parçalanırcasına bağırmaya devam edeceğiz... Çünkü, doğma büyüme bir İstanbullu olarak, Kanunî'nin büyük usta Sinan'a yaptırdığı Süleymaniye Camii'nin önünden geçip Haliç'i seyretmeye giderken, en azından kendi adıma, böyle bir vefâsızlık gösterisi karşısında yüzümün utançtan artık daha fazla kızarmasını istemiyorum!

KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN: OSMANLI DEVLETİ'NİN 10'UNCU SULTANI VE İSLÂM HALİFESİ (27 NİSAN 1494, TRABZON-OSMANLI DEVLETİ / 6 EYLÜL 1566, ZİGETVAR KALESİ YAKINLARI-MACARİSTAN)

Her iki dünya savaşının kudretli Britanyalı'sı Sir Winston Churchill, muhtemelen ikinci büyük savaş sırasında, Alman saldırılarının ülke ekonomisine olumsuz yansımalarıyla ilgili olarak Lordlar Kamarası'nda bir bilgilendirme toplantısı yapmaktadır. Konuşmanın bir yerinde, kendisine muhalif üyelerden biri ayağa kalkarak, ona doğru oldukça sert bir tonda çıkışır:

Ecdattan adeta intikam alınıyor

AGD'nin mutad olarak düzenlediği şube başkanları ve şube sorumluları toplantısı Ankara'da yapıldı. AGD Genel Merkez'inde gerçekleştirilen toplantıya AGD Genel Başkanı İlyas Tongüç, başkanlık divanı üyeleri, şube sorumluları, şube başkanları, şube hanım komisyon başkanları ve şube orta öğretim başkanları katıldı. EHAD Genel Başkanı Abdulkadir Sağlam'ın Kur'an tilavetiyle başlayan toplantı, rapor müzakereleri ile devam etti.

"Tarihimize kara çalınıyor"

Toplantıda konuşan AGD Genel Başkanı İlyas Tongüç, bir özel kanalda yayınlanan Muhteşem Yüzyıl adlı diziyi eleştirdi. Söz konusu dizide tarihin tahrif edildiğini ifade eden Tongüç, "Bu dizi uydurma bir takım senaryolarla Osmanlı aile yapısı başta olmak üzere birçok konuda ecdadımıza kara çalmaktadır.

FRANSA KRALI'NIN KULAĞINI ÇEKEN KANUNİ



Osmanlı devletinin sınırları Avrupa içlerine kadar uzandığı mühteşem süleyman devrinin fransa'sınında kadın ve erkeğin birbirine sarılarak dans ettikleri haberi Kanuniye ulaşınca Osmanlı hakanının zamanın Fransa kralına bir mektup yazıp, mektubunda:

"Ben ki;kırksekiz krallığın hakanı Sultan Suleyman Han'ım.Seferimden aldığım habere göre ,memleketinizde dans namı altında kadın-erkek birbirine sarılmak suretiyle herkezin gözü önünde faydasız işlerişlemekte olduğunu işitmişimdir.

....İş bu rezaletin memleketime de sirayeti ihtimali muvacehesinde name-i hümayunum yed'inize(elinize) bulaşmasından itibaren derhal son verildiği taktirde,bizzat orduya hümayumumla gelip men'e muktedirim ."

Osmanlıda Harem Ağaları


Köle tüccarlarının eline geçtiklerinde hadım edildiklerinden, dünyaları karardı. Sonra bir büyük cihan devletinin sarayında açtılar gözlerini. Ağalar Ocağında tam bir görev adamı olarak yetiştirildiler. Padişaha en yakın olmanın gururunu doyasıya yaşadılar. Osmanlı hareminin asırlarca bir sır olarak kalmasını sağlayanlar onlardı...

Onlar genellikle Habeşistan ve Orta Afri­ka'da daha çocuk yaş­ta iken çe­şitli yollarla esir tüccar­ları tarafın­dan elde edilirlerdi. Ardından ve belki de ne olduğunu dahi anlama­dan bir operasyonla hadım edilirler­di. Ancak aşağılık insanlar elinde ya­şama ve üreme zevklerini körelten bir ameliyeden geçmenin, kendileri­ne ne gibi hür ikbal kapısı açtığını da elbetteki bilemezlerdi.