Hürrem

Bu sayfa Hurrem.Net web sitesi adı ile muhteşem yüzyıl dizisinin yayınlandığı dönem açıldı. Hürrem Sultan ve Kanuni Sultan Süleyman dönemi ile akalı konular yer almaktadır.

Dizi içersinde yer alan olaylara farklı bakış açıları sunmakta. Ve gerçek tarihi bilgiler içermektedir.

O dönem dizinin de etkisi ile kitlenin sık merak ettiği önemli olay ve konuları üzerine yazılar yayınladık. Yüzbinlerce ziyaretçiyi bu sayfa altında ağırladık

Ağlama Duvarı Nedir? Nerededir?

Ağlama Duvarı Kudüs'tedir.

Yahudilerin ha-Kotel ha-Ma'aravi (batı duvar) (Hz. Peygamberimizin miracı şerife çıkçıkmadan evvel bineği bu duvarın köşesine bağladığı için burak duvarı da denilmiştir)

Yaklaşık 485 m uzunluğunda olan Ağlama Duvarı, Toprak seviyesinin üstünde yirmi dört büyük taş sırası ile yer altında kalan on dokuz taş sırasından meydana gelir.

Yüksekliği toprak seviyesinden itibaren 18 m olup 6 metresi mabed alanının seviyesini aşmaktadır. Taşlardan bazılarının uzunluğu 12 m, yüksekliği 1 m, ağırlığı ise 100 tondan fazladır.

Birer özne olarak kadın sultanlar

Batı sanat tarihinde önemli bir yer tutan Oryantalist resimlerde Doğu'nun kadınlarına bir nesne olarak fazlaca rastlarız. Binbirgece masallarından tabloları çağrıştıran bu resimlerde haremdeki kadın; evlat, ana, kızkardeş, kısaca "özne" kadın olarak değil, zihinleri süsleyen estetik bir "nesne" olarak teşhir edilir. O figürlerin özlemleri, zevkleri, korkuları, hırsları, erdemleri yoktur. Çünkü oryantalist ressam zihnindeki kadını değil dişiyi resmetmektedir.

Sanki "insan" olmak, yani bir "özne"ye sahip olmak, Batı'ya mahsus bir ayrıcalıktır da Doğulu varlıklara da bu "nesne" rolü uygun görülmüştür. Peki, "kadın" niçin nesneleştirilmiştir? Çünkü nesneleştirmek insanın özünden, kimliğinden soyutlayarak eşyaya dönüştürmektir.

Ecdadımıza dokunmayın

Osmanlı'nın en büyük, en adaletli İmparatorlarından olan Kanuni Sultan Süleyman'ı "edep ve ahlak yoksunu, şehvet düşkünü" gibi göstermeye çalışan, Osmanlı Sarayları'nı "fuhuş yuvası" olarak addeden Muhteşem Yüzyıl filmine Belediye ve Özel İdare Çalışanları Birliği Sendikası da büyük tepki gösterdi.

Show TV'de yayınlanmaya başlanan ve Osmanlı'nın en büyük, en adaletli İmparatorlarından olan Kanuni Sultan Süleyman'ı "edep ve ahlak yoksunu, şehvet düşkünü" gibi göstermeye çalışan, Osmanlı Sarayları'nı "fuhuş yuvası" olarak addeden Muhteşem Yüzyıl filmine Belediye ve Özel İdare Çalışanları Birliği Sendikası da büyük tepki gösterdi.

Osmanlı, şehvet cenneti gibi gösteriliyor

Batı'daki Türk-İslam algısı ve oryantalizm üzerine Amerika'da doktora çalışmalarına devam eden Beyazıt Akman, Muhteşem Yüzyıl dizisinin beş yüz yıldır devam edegelen, Batılı sömürgeci devletlerin başlattığı Doğu'yu barbar ve mistik bir seks cenneti olarak gösteren oryantalist gelenekten beslendiğini söyledi.

moralhaber.net internet sitesine açıklamalarda bulunan Beyazıt Akman,

Bir dizi dolayısıyla

Muhteşem Yüzyıl dizisine sağanak halinde eleştiri yağıyor. Bunların çoğu da haklıdır. Her şey bir tarafa, dizinin adıyla konusu birbiriyle hiç uyuşmuyor.
Adı: Muhteşem Yüzyıl.

Konusu: Hürrem'le Kanuni'nin aşkı.
Acaba o yüzyılı muhteşem yapan Kanuni ile Hürrem'in aşkı mı? Değil ise Kanuni ve Hürrem ilişkileri, "Muhteşem Yüzyıl"da ne kadar yer tutuyor.

Padişahlar analarının elini öpmezlerdi. Zira öpemezlerdi. Kanuni Osmani öyleydi. Devlet başkanlığı padişahların yirmi dört saat üzerindedir. Ondan asla ayrılmaz. Osmanlı padişahları da analarının elini devlet kimsenin önünde eğilmeyeceği için öpemezlerdi. Harem bir haclegah değildi. Sıkı bir düzen mevcuttur.

Tarihimizi kirletmeyin!

Osmanlı torunları ayağa kalksın. Her din, her ırk, her dilden Osmanlı’ya saygı besleyenler, susmasın. Siz Kanuni’nin emanetçilerisiniz. Siz İslâmı ayakta tutan ve dünyaya sevdiren kişilersiniz. Saygısı olan hiç kimse susmasın. Çünkü bu büyük padişaha saygısızlıktır. Çünkü bu onun safça beslediği sevgiye yapılan bir hakarettir. Bu, tarihimize sürülen lekedir.
Kanuni Sultan Süleyman’ın validesini getirdikleri hâle bakın. “Hürrem” rolündeki kadına; “Sen Padişahın malısın!” demesini yakıştıran tarihçilere sesleniyorum: Sizce, fethettikleri ülkelerde ‘Kadınlara, yaşlılara, çocuklara dokunmayın’ diyen bir anlayış, kadına “mal” der mi?

Muhteşem Yüzyıl veya intikam

Bu hususta yazmamayı düşünüyorduk. Çürümüş zevklerini ekrana yansıtanların reklâmlarına vesile olmamak için yazmayacaktık. Dizinin henüz afişe edildiği günlerdeki tepkilerin yeterli olacağını, ecdadımızı tezyif ve tarihimizi tahrif eden düzmecelere kamuoyunun eninde sonunda müsaade etmeyeceğini düşünerek kendimizi tesellî ediyorduk.

Ayrıca, gençliklerinden bu yana dinî değerleri, ecdadımızın millî yadigârlarını ve bilhassa Osmanlıyı siyaset meydanlarında, gazete sütunlarında bayraklaştırılanlarca idare edilen bir Türkiye’de Osmanlı padişahlarına elbette hakaret edilemezdi. RTÜK’ün yönetimi ve bilhassa Başkanı; iftira, tezvir, tezyif ve tahkire hiç müsaade ederler miydi?

Hayat üniversitesi “Harem-i hûmâyûn”

Harem’le ilgili, bazı kitaplarda ve bazı dergilerde yayınlanan müstehcen resimlerin aslı esası mevcut değildir. Batılı ressâmların hayallerinin mahsûlüdür. İşin doğrusunu ve Batılı yazarların nasıl meseleyi çarpıttıklarını ise, 1960’lı yıllarda Harem’in restorasyonunda görev alan ve bir Fransız tarihçisi olan Robert Anhegger ile evli olan Mualla Anhegger’den dinlemek icabediyor. Anhegger diyor ki:

Padişahın evlatlıkları!..
“Haremin Avrupalıların yüzyıllarca yazıp çizdiği ile hiçbir alakası olmadığını fark ettim. Harem Padişahın dilediği kadınla buluşması için düzenlenmiş bir kurum değil. Mimarisi bile buna göre düzenlenmemiş. Padişahın câriyeleri görebilmesi ve aralarından birini seçebilmesi mümkün değil. Kapılar, daireler, geçişler buna göre planlanmamış...

Devşir ve eğit!

Küçük girişimcilerimiz en çok eğitim meselesinde tereddüt gösteriyorlar. Görünürde haksız da sayılmazlar. "Eğitiyoruz, sonra başka şirketler kapıyor" diyorlar. Yani "yatırımları" boşa gitmiş oluyor!

Yıllardır bu yanlış düşünceyi yıkmaya çalışıyorum. Evvela, eğitilen her insan şirketini terk etmiyor. (Ediyorsa, başka sebepleri de var.) Sonra, ülkenin eğitilmiş insan kadrosuna katkıda bulunmak herkes için iyi değil mi? Siz de icabında başka şirketlerin eğittiği insanları istihdam edebilirsiniz. Her halükârda eğitilmiş insan "stokunu" artırmada yarar var.

Harem Nedir?

Harem lûgatte korunan, mukaddes ve muhterem yer anlamına gelir. Ev, konak ve saraylarda genellikle iç avluya bakacak bir şekilde planlanan, kadınların yabancı erkeklerle karşılaşmadan rahatça günlük hayatlarını sürdürdükleri kısımdır. Burada yaşayan kadınlara da harem deniyor olması, İslamiyet'in bu bölümlere, özellikle hane kadınlarıyla belirli bir kan bağı dışında kalan erkeklerin (nâmahrem) girişini yasaklamasından kaynaklanır.

Harem'e "Fransız" kaldım

Sözkonusu olan; "saray, bir padişah ve Avrupalı bir kadın" olduğunda genel eğilim filmin baş ve doğru kahramanı kadın ile neredeyse onun ehlileştirdiği iktidar yani somut ve soyut tüm otorite göstergelerini taşıyan adam/padişahın tütsülü aşkını anlatmak olur.

Malzemesi yukarıda sayılanlar olan dış kaynaklı filmlerin izlediği yol hatırlatmaya çalıştığım. Bu anlamda Özpetek'in anlattığı aşk hikayesi bu klişe malzemenin ötesine geçmiş ve güçlü bir hikayeye dayandırılmış, Türkçe ögeler taşıyan bir Avrupa filmi olarak nitelendirilebilir.

Bir Şehzâde doğdu

Bu haftadan itibaren, Osmanlı kültürü ve yaşama tarzı hakkında yazacağım denemelerle 700. yıla katkıda bulunmak istiyorum. Umarım, değerli okuyucularımın ilgisini çeker.

Ve Mihrişah Kadın hâmile kaldı.

ÖNCE TARİH BİLMELİYİZ

İnsanlığınn yüz akı olan Osmanlı Devleti’nin duraklama devresine girmesinin sebebini, bir yazar şöyle izah (!) ediyor: “Nedeni çok açık. Şehzade Mustafa yerine Sarhoş Sarı Selim tahta geçmiştir de ondan.” Sayısız kitaplarda yer alan, okullarda okutulan bu hususu tekrar etmek, iki yüz yıldan beri Doğu’ya musallat olmuş fikir ve zihin tembelliğinin tipik bir ürünüdür.

İnsanlığın kaderinde müessir olan bir hâdiseyi, bir kişinin sarhoşluğuna veya beceriksizliğine ancak biz bağlayabiliriz; aradığımız sorunun cevabını bulmanın rahatlığıyla da uykuya yatabiliriz.

Zaten mesûliyetlerden rahatça sıyrılabilen bu hâlimiz, iki yüz yıldan beri Doğu’ya bir kurtarıcı bekletmiyor mu? O kurtarıcı da bir türlü gelmiyor; Doğunun mâkus tâlihi de sürüp gidiyor.

1. Mustafa (Şehzade Mustafa) Kimdir?

Muhteşem Yüzyıl Kösem dizisi ile gündeme gelen 1. Mustafa gerçekte kimdir? Osmanlı'nın kaçıncı padişahıdır? 1. Mustafa hakkında tüm merak edilenleri sizler için derledik.

1. Mustafa Kimdir?

I. Mustafa (d. 1591, Manisa – ö. 20 Ocak 1639, Topkapı Sarayı, İstanbul), 15. Osmanlı padişahı ve 94. İslam halifesidir.

Babası Sultan III. Mehmed'tir. I. Mustafa'nın annesinin ismi kesin olarak bilinmemekle beraber Fûldane Valide Sultan olduğu bazı tarihçilerce rivâyet edilmiştir. Osmanlı tarihinde ilk defa padişahlığın babadan oğula geçmesi kuralını bozarak kardeşinin arkasından tahta çıkmış olan padişah olması özelliğini taşır. İki ayrı defa padişahlık yapmıştır.

I Ahmet

Sultan I. Ahmed Han, (Osmanlı Türkçesi: احمد اول ‎ Ahmed-i evvel, Divan Edebiyatı'ndaki mahlasıyla Bahtî; 18 Nisan 1590[1], Manisa – 22 Kasım 1617, İstanbul) 14. Osmanlı padişahı, 93. İslâm halifesidir. Sultan III. Mehmet ve Handan Valide Sultan'ın oğludur. Sancağa gitmeyip tahta çıkan ilk Osmanlı padişahıdır.

Şehzadeliği