Muhteşem Yüzyıl veya intikam

Bu hususta yazmamayı düşünüyorduk. Çürümüş zevklerini ekrana yansıtanların reklâmlarına vesile olmamak için yazmayacaktık. Dizinin henüz afişe edildiği günlerdeki tepkilerin yeterli olacağını, ecdadımızı tezyif ve tarihimizi tahrif eden düzmecelere kamuoyunun eninde sonunda müsaade etmeyeceğini düşünerek kendimizi tesellî ediyorduk.

Ayrıca, gençliklerinden bu yana dinî değerleri, ecdadımızın millî yadigârlarını ve bilhassa Osmanlıyı siyaset meydanlarında, gazete sütunlarında bayraklaştırılanlarca idare edilen bir Türkiye’de Osmanlı padişahlarına elbette hakaret edilemezdi. RTÜK’ün yönetimi ve bilhassa Başkanı; iftira, tezvir, tezyif ve tahkire hiç müsaade ederler miydi?

Bu diziyi yazan, organize eden, finanse eden ve yayınlayanlara diyeceğimiz fazla birşey olmamalı. Kemalizm veya Bolşevizm adına ortaya çıkanlara iffetten, insanî değerlerden, doğru tarihten, hürmet veya vicdandan bahsetmek hakikate hürmetsizlik olur. Zira dinsiz felsefenin öğretilerini benimseyenlerle bu millet arasındaki “değerler uçurumunu” öğrenmeyen hemen hemen kalmadı. Cumhuriyetlerini Osmanlı düşmanlığı üzerine inşaya çalışanlara, düne kadar padişahlara “millî günlerde” her türlü iftira ve hakareti sıralayanlara “Ecdadınıza saygılı olun!” demenin bir mânâsı var mı?

Kendilerinin farklı bir hanedana, kültüre, zevke, itikad ve dünya görüşüne ait olduklarını, daha çok eski sosyalizm ve Bolşevizme yakın olduklarını açıkça söyleyenlerden bir şikâyetimiz olmamalı. Ekranlarında iffete düşmanlık yaparak Türk kızlarını fahişeliğe özendiren bir zihniyete, hiç kimse, “harem” kelimesine yüklenen mânâyı anlatamaz. Aileyi “faşizmin merkezi” kabul etmiş düşünce mensuplarına harem, zevce, mahremiyet, nikâh veya harîm-i ismet gibi kavramları anlatamazsınız. Onlar “harem” denilince Osmanlıyı hatırlarlar. Her insana ait bir haremin olabileceğini, Hıristiyanlarda da haremin olduğunu bilemezler. Ailenin oluşumunu sağlayan bu mahrem çekirdekte olup biteni tecessüse bile insanlık müsaade etmiyor.

RTÜK’E GELİNCE...
Toplumda maruf ve hatta şöhret olanların “özel aile hayatlarını” ihsas edecek sembol, hareket ve ifadelerle, “kurgu üslûbuyla” söz konusu hayatların ekranlara yansıtılması kanunî olur mu? Harîm-i ismetinizi dillerine dolayacak müzevvirlere takınacağınız tutumu düşündüğünüzde, Muhteşem Süleyman’ın kişiliği üzerinden, şanlı bir tarihe, koca bir millete, asil bir hanedana ve dolayısıyla Türkiye’ye yapılmakta olan büyük tahkiri görmemek mümkün değildir.

Kemalistler Osmanlı’nın sütten çıkmış kaşık olmadığını söylüyorlar. Aksini iddia eden var mı ki... Osmanlı padişahlarının tarihe mal olmuş yanlışlarını film yapmayın diyen de yok. Fakat Osmanlı üzerinden bu milletin hem tarihte ve hem günümüzdeki iffet, ahlâk ve edebinin tezyif ve tahkiri hedefleniyorsa, RTÜK buna “kurgudur” deyip geçemez. Milletin çığ gibi büyüyen tepki ve heyezanının önüne geçip onu me’yus bırakamaz. Sefih Kemalistlere ve neoliberallere müdahane anlamına gelen bu tutumla, RTÜK üyeleri kimseye yaranamazlar.
Gerek RTÜK üyelerine ve gerekse onları bu önemli vazifelere getirenlere sorsanız, Osmanlıyız diyeceklerdir. Osmanlıyı iç ve dış siyasetlerinde mebzulca kullanan bu beyler, Kemalistler ve neoliberaller karşısında temenna edeceklerse, lütfen Türk milletinin önünden çekiliversinler. Aksi takdirde bu korku veya takiyye sürecine milleti de bulaştırırlar ki, günahları bu milletin bin senelik tarihindeki fertlerini de alâkadar edecek devâsâ seviyelere ulaşır.

Avrupa emperyalistlerini asırlarca titretmiş Osmanlı padişahları hakkında, Devlet-i Âliye düşmanı şarkiyatçıların düşüncelerinin ekranlarımıza yansıtılması, ecdadımızın kemiklerini sızlatır. Sigmund Freud ile Leo Troçki gibi insanlık düşmanları, İslâm ahlâk ve geleneklerine ancak bu kadar hakaret edebilirlerdi.

GÜZEL SANATLAR VE KURGU
RTÜK Başkanının sanattan anlayabileceğini umuyorum. Güzel sanatların bütün dalları “kurgu” veya “yorum” üzerinden yükselirler. Sanat eseri, güzeli, tefekkürü, barışı, yaratılışı, sevinci, kahramanlığı aşk ve heyecanı terennüm etmeli. Osmanlı hanedanına kimin adına düşmanlık ettiklerini söylemeyen bir avuç Kemalistin kokuşmuş zevk ve düşüncesini “fikir hürriyeti” adı altında lanse edenler, ecdadına, anne ve babalarına küfrediyorlar. İnsanlığın tarihinde böyle şeylere pek rastlanmıyor.

Şükrü BULUT - Yeni Asya