Gözü kara sultan Genç Osman
Hotin Savaşı ile Osmanlılar istediklerini fazlasıyla alırlar. Bir kere Kanuni devri sınırları esas olmak ve hudut boylarındaki Leh kaleleri yıkılmak kaydıyla bir anlaşma imzalar, ayrıca Hotin’e de sahip olurlar. Lehistan eskiden olduğu gibi Kırım Hanı’na bağlanır ve Polonyalılar 40.000 düka altın vergi vermeye razı olurlar.
Bu küçümsenemeyecek bir zaferdir ama Genç Osman dahasını arzular. Gelgelelim bu askerle ve bu komutanlarla sefere çıkılmaz. Zira yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz...
İstanbul’a dönen genç sultan merasimlerle karşılansa da yüzü gülmez, disiplinsiz askerlerin yuvasını yapmak için fırsat kollar. Daha koltuğuna oturmadan ocakları ablukaya alır ve tek tek kelle saydırmaya başlar. Kışlada bulunanların sayısı defterlerdekinin yarısına bile ulaşmaz. Demek ki zabitler yıllar evvel ocağı terk edenlerin (ya da ölenlerin) maaşlarını alır, cebe atarlar. O günden itibaren ocağa mevcudu oranında ücret yollar, sahtekâr subayları askerin önüne çıkarıp azarlar. “Yer misin, yemez misin” demez, gözlerinin yaşına bakmaz. Hele maaş zamlarını da dondurunca ortalıkta buz gibi bir hava dolanmaya başlar.
Ordu sil baştan
Genç Osman henüz 14 yaşında tahta oturmasına rağmen İran ve Polonya gibi iki çetrefilli gaileden yüz akıyla çıkar. Sadece üç sene zarfında Adriyatikte güçlenir, İtalya’da üs sahibi olur, Akdeniz’de ferman okuturlar.
Genç Osman hazır gücü kuvveti yerindeyken çürüyüp kokuşan Yeniçeri ve Sipahi Ocaklarını ilga ve imha etmeyi kafasına koyar. Onların yerine, Anadolu, Suriye ve Mısır Türklerinden “milli” bir ordu kurmaya kalkar. Sivas, Erzurum, Halep, Şam gibi yiğidin harman olduğu yerlerden sadık ve gözü kara civanlar toplamalıdırlar.
Bu meyanda uzak illerdeki valilere bir irade yollar. Ona 20-30 bin cengaver yeter, bu çekirdek kadro ile Selahaddin Eyyubi gibi destan yazar.
Yeniçerilerin askere benzer yanı yoktur, bu süslü yeleklerle, ağır kaputlarla, uzun pelerinlerle cenge değil, ancak resmi geçite çıkarlar.
Artık daha hafif ve hareketli olmalıdırlar.
Islahat kolay mı?
Bu arada Payitahtı, İstanbul’dan Anadolu’ya nakletmeyi düşünür, hiç değilse deniz yoluyla gelebilecek tehlikeleri bertaraf etmeye bakar. Ona göre bu kozmopolit muhitten kurtulmalı, din devlet yurt bayrak endişesi taşıyan insanlar arasında bulunmalıdırlar. Kaldı ki saray, harem ve devlet teşkilâtlarında da esaslı değişiklikler yapmayı arzular. İlmiyye sınıfının kudret ve nüfuzunu da kırmalı, ilim ehlini günübirlik siyasetten uzak tutmalıdırlar. Alengirli saray ananelerini değiştirmeli “Harem-i Hümâyûn”u tasfiye etmeli ve bundan böyle hânedana Türk ailelerinden kız almalıdırlar. Taaa Fâtih ve Kanunî’li yıllardan kalma mevzuatı yenilemeli, kanunları nizamnameleri açık seçik yazmalı, halka neye tabi olduklarını anlatmalıdırlar.
Bütün bunlar tehlikeli çıkışlardır, kaldı ki “Genç Osman” adı üzerinde; genç ve tecrübesizdir. “Aklımdan geçeni sakalımın teli bilse keserim” diyen Fatih gibi ihtiyatlı davranamaz. Belki de güç odaklarını ciddiye almaz. Nitekim muhalifler seslerini yükseltmeye başlar, Kapıkulu Ocakları ise açıkça karşısına çıkarlar!
Niyetim hacca...
Genç Osman maksadı sadece rızayı İlahi olan, cihada sevdalı bir ordu kurmak için kolları sıvar. Kaptan Paşanın emrine 80 bin altın vererek yüz kadırga hazırlamasını emreder, Cezayir ve Tunus Beylerbeyine “büyük hizmet var, hazır olun” diye çağrı yapar.
İşte tam o günlerde Lübnan’daki Dürzi liderlerinden biri (Maanoğlu Fahreddin) başkaldırır. Bu isyan Genç Osman’ın işine yarar, bahane ile Orta Doğu’ya gitme fırsatı yakalar. Ancak rakipleri de uyanıktır, bin türlü mazeret bulur, Lübnan’a hareketine mani olurlar.
Genç Osman kararlıdır, bu kez hac farizasını eda maksadı ile yola çıkacağını söyler ki, zaten o günlerde rüyasında Efendimizi (Sallallahü aleyhi ve sellem) görmüştür ve hasreti mania tanımaz. Neye mal olursa olsun Haremeyn’e gitmeyi arzular. Sadrazam ve Şeyhülislam “şimdi zamanı değil” deseler de Darüsseade Ağası ile Hocası Ömer Efendi ona cesaret vermeye çalışırlar.
Mâlum, Üsküdarlı Aziz Mahmud Hüdai hazretleri ahiret insanıdır, günlük siyasete, ucuz çekişmelere karışmazlar.
Velinin firaseti
Yine de genç sultanı usulü dairesinde ikaz eder, “şu günlerde İstanbul’dan ayrılmanız münasip olmaz” diye haber yollarlar. Tövbe etmenin değişik yollarını anlatır, hac için ortalığın yatışmasını tavsiye buyururlar.
Evet Genç Osman büyük velinin dediği türbeleri ziyaret eder, hayır hasenat da yapar. Ancak gençlik bu ya, aklına esenden şaşmaz, göstere göstere yola çıkmaya kalkar.
Yanına 500 yeniçeri ve sipahi alacak, sadrazam, defterdar, 40 müteferrika, 40 divan katibi de hazır olacaktırlar. Ancak otağın Üsküdar’a kurulduğu gün ortalık karışır, Süleymaniye’de toplanan Yeniçeriler, Atmeydanı’na ulaşırlar...
Ahmet Sırrı Arvas
Bu küçümsenemeyecek bir zaferdir ama Genç Osman dahasını arzular. Gelgelelim bu askerle ve bu komutanlarla sefere çıkılmaz. Zira yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz...
İstanbul’a dönen genç sultan merasimlerle karşılansa da yüzü gülmez, disiplinsiz askerlerin yuvasını yapmak için fırsat kollar. Daha koltuğuna oturmadan ocakları ablukaya alır ve tek tek kelle saydırmaya başlar. Kışlada bulunanların sayısı defterlerdekinin yarısına bile ulaşmaz. Demek ki zabitler yıllar evvel ocağı terk edenlerin (ya da ölenlerin) maaşlarını alır, cebe atarlar. O günden itibaren ocağa mevcudu oranında ücret yollar, sahtekâr subayları askerin önüne çıkarıp azarlar. “Yer misin, yemez misin” demez, gözlerinin yaşına bakmaz. Hele maaş zamlarını da dondurunca ortalıkta buz gibi bir hava dolanmaya başlar.
Ordu sil baştan
Genç Osman henüz 14 yaşında tahta oturmasına rağmen İran ve Polonya gibi iki çetrefilli gaileden yüz akıyla çıkar. Sadece üç sene zarfında Adriyatikte güçlenir, İtalya’da üs sahibi olur, Akdeniz’de ferman okuturlar.
Genç Osman hazır gücü kuvveti yerindeyken çürüyüp kokuşan Yeniçeri ve Sipahi Ocaklarını ilga ve imha etmeyi kafasına koyar. Onların yerine, Anadolu, Suriye ve Mısır Türklerinden “milli” bir ordu kurmaya kalkar. Sivas, Erzurum, Halep, Şam gibi yiğidin harman olduğu yerlerden sadık ve gözü kara civanlar toplamalıdırlar.
Bu meyanda uzak illerdeki valilere bir irade yollar. Ona 20-30 bin cengaver yeter, bu çekirdek kadro ile Selahaddin Eyyubi gibi destan yazar.
Yeniçerilerin askere benzer yanı yoktur, bu süslü yeleklerle, ağır kaputlarla, uzun pelerinlerle cenge değil, ancak resmi geçite çıkarlar.
Artık daha hafif ve hareketli olmalıdırlar.
Islahat kolay mı?
Bu arada Payitahtı, İstanbul’dan Anadolu’ya nakletmeyi düşünür, hiç değilse deniz yoluyla gelebilecek tehlikeleri bertaraf etmeye bakar. Ona göre bu kozmopolit muhitten kurtulmalı, din devlet yurt bayrak endişesi taşıyan insanlar arasında bulunmalıdırlar. Kaldı ki saray, harem ve devlet teşkilâtlarında da esaslı değişiklikler yapmayı arzular. İlmiyye sınıfının kudret ve nüfuzunu da kırmalı, ilim ehlini günübirlik siyasetten uzak tutmalıdırlar. Alengirli saray ananelerini değiştirmeli “Harem-i Hümâyûn”u tasfiye etmeli ve bundan böyle hânedana Türk ailelerinden kız almalıdırlar. Taaa Fâtih ve Kanunî’li yıllardan kalma mevzuatı yenilemeli, kanunları nizamnameleri açık seçik yazmalı, halka neye tabi olduklarını anlatmalıdırlar.
Bütün bunlar tehlikeli çıkışlardır, kaldı ki “Genç Osman” adı üzerinde; genç ve tecrübesizdir. “Aklımdan geçeni sakalımın teli bilse keserim” diyen Fatih gibi ihtiyatlı davranamaz. Belki de güç odaklarını ciddiye almaz. Nitekim muhalifler seslerini yükseltmeye başlar, Kapıkulu Ocakları ise açıkça karşısına çıkarlar!
Niyetim hacca...
Genç Osman maksadı sadece rızayı İlahi olan, cihada sevdalı bir ordu kurmak için kolları sıvar. Kaptan Paşanın emrine 80 bin altın vererek yüz kadırga hazırlamasını emreder, Cezayir ve Tunus Beylerbeyine “büyük hizmet var, hazır olun” diye çağrı yapar.
İşte tam o günlerde Lübnan’daki Dürzi liderlerinden biri (Maanoğlu Fahreddin) başkaldırır. Bu isyan Genç Osman’ın işine yarar, bahane ile Orta Doğu’ya gitme fırsatı yakalar. Ancak rakipleri de uyanıktır, bin türlü mazeret bulur, Lübnan’a hareketine mani olurlar.
Genç Osman kararlıdır, bu kez hac farizasını eda maksadı ile yola çıkacağını söyler ki, zaten o günlerde rüyasında Efendimizi (Sallallahü aleyhi ve sellem) görmüştür ve hasreti mania tanımaz. Neye mal olursa olsun Haremeyn’e gitmeyi arzular. Sadrazam ve Şeyhülislam “şimdi zamanı değil” deseler de Darüsseade Ağası ile Hocası Ömer Efendi ona cesaret vermeye çalışırlar.
Mâlum, Üsküdarlı Aziz Mahmud Hüdai hazretleri ahiret insanıdır, günlük siyasete, ucuz çekişmelere karışmazlar.
Velinin firaseti
Yine de genç sultanı usulü dairesinde ikaz eder, “şu günlerde İstanbul’dan ayrılmanız münasip olmaz” diye haber yollarlar. Tövbe etmenin değişik yollarını anlatır, hac için ortalığın yatışmasını tavsiye buyururlar.
Evet Genç Osman büyük velinin dediği türbeleri ziyaret eder, hayır hasenat da yapar. Ancak gençlik bu ya, aklına esenden şaşmaz, göstere göstere yola çıkmaya kalkar.
Yanına 500 yeniçeri ve sipahi alacak, sadrazam, defterdar, 40 müteferrika, 40 divan katibi de hazır olacaktırlar. Ancak otağın Üsküdar’a kurulduğu gün ortalık karışır, Süleymaniye’de toplanan Yeniçeriler, Atmeydanı’na ulaşırlar...
Ahmet Sırrı Arvas
Konular
- Yahudilerin İbadet Şekli
- Kudüs'ün İngilizler Tarafından İşgali 9 Aralık 1917
- 2. Abdülhamit Han'ın Filistin Hassasiyeti
- İsrailoğullarının Kurtarıcısı Hz. Musa ve İsrailoğullarının Sadakatsizliği
- İsrailoğulları'na Bıldırcın ve Kudret Helvası Nimeti Verildi de Yine Nankörlük Ettiler!
- Hz. Musa'ya "Sen ve rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız!" dediler.
- Hz. Yuşa'nın Eriha'nın Fethinde Suda Yürüme Mucizesi
- Hz . Yuşa ve Bel'am Bin Baura
- Güneşin Batmasını Geciktiren Peygamber Hz. Yuşa...
- Hz. Yuşa'nın Savaş Stratejisi
- Vadedilmiş Topraklar Neresidir?
- Talut-Calut Kıssası ve Kudüs'ün Fethi
- Hz Davut'tan Kur'anı Kerimde Övgüyle Bahsedilirken Tanah'ta Zina ve Adam Öldürmeyle İtham Edilir!!!
- Hz. Davud'un Kılıcı
- Hz. Davud'un Hz. Süleyman'a On Sorusu ve Cennet'ten Gelen Yüzük
- Hz Süleyman'ın Sarayı ve Belkıs
- Hz. Süleyman'a Verilen Saltanat
- Babil Sürgünü , Yahudilerin Kutsal Topraklardan Çıkarılması, Mabedin Yıkılışı
- Ahit Sandığı Yahudiler İçin Neden Bu Kadar Önemli?
- Ahit Sandığının Özellikleri
- Ahit Sandığı Nerede ve Kim Tarafından Muhafaza Ediliyordu?
- Süleyman Mabedi Nasıl Yapıldı?
- Süleyman Mabedinin Özellikleri
- Yahudilik'te Mesih İnancı
- Sebatay Sevi Kimdir?
- Süleyman Mabedi Yerine İkinci Mabedin Yapımı
- Miracın Delili Mescid-i Aksa..
- Hz. Ömer'in Kudüs'ü Fethi
- İsrail Mescidi Aksa'nın Altını Kazmaya Devam Ediyor!
- Yahudiler Mescidi Aksa'nın Altını Neden Kazıyor?