Hürrem | Konular | Kitaplar

Şehzade Mustafa olayının detay kısmı

Konu ile ilgili yorumlar 2. sayfadasınız.
Konuya tekrar dönmek ya da konuyu okumak için buraya tıklayınız.

24 yorum 2. sayfa

Sonuna kadar katılıyorum.

Sonuna kadar katılıyorum.

08.02.2014 - Ziyaretçi

Şehzade Mustafa

Şehzade Mustafa'nın katli yüzyıllar boyunca milletimizin vicdanını yaralamış ve hatta yabancılar dahi bu konuya üzülmüşlerdir. Zira katlin öncesi, yapılış şekli ve sonrasında Mustafa'nın küçük oğlunun da katledilişi hakikaten vicdanları dağlar mahiyettedir. Burada şimdi, tarihçilerimize büyük görev düşüyor. Acaba Mustafa'nın orjinal imzası ve Acem Şahına gönderilen mektuptaki veya düzmece olduğu öne sürülen diğer mektuplardaki mühürlerin karşılaştırılma imkanı yok mu? Tabii bunca geçen zamanda mühürler veya izler büyük ihtimalle harap olmuştur ancak ben yine de bu konuyu üzerinde kaligrafik bir çalışmaya değer olarak görüyorum. Bakarsınız ortaya bambaşka sonuçlar çıkar. Şu anda olayların oluş biçimi ve mantığımızı kullandığımızda vardığımız sonuçlar tamamen Mustafa'nın masumiyetini hissettiriyor insana. Kanuni bu konuda çok çok hatalıdır. Bunları sıralarsak:

1. Kanuni herkese karşı uygulanması gereken adil yargılama hakkını oğluna tanımamış, bir kere kendisinden savunma almadan gıyabında kendi beyninde yargılamış, Şeyhülislama'da ilgisiz farklı bir örnek vererek emsal bir karar almış, bunu da oğluna karşı tereddütsüz uygulamıştır. Oğlunu karşısına alarak konuşsa, ona mektupların ve söylentilerin nedenlerini sorsa belki de gerçeği yakalayacaktı. Zaten Mustafa da savunmasız bir şekilde babasını ziyaret için ordugaha gelmişti. Nasıl bir mantık ve vicdandır ki küçücük yaşlarda öpüp kokladığı oğluna karşı bu derece peşin hükümlü ve acımasız olmuştur. Burada Mustafa her halükarda mahkeme edilmeden katledilmiş gözüküyor. İslamda bunun yeri yoktur.

2. Hadi bir cinayet işlendi ve oğlu katledildi. Peki oğlundan sonra sırf '' Mustafa yoksa oğlu var'' söylentisi üzerine, 7 yaşındaki oğlunun annesinin kollarından alınarak katledilmesini nereye koyacağız. Hele bunun hiç mi hiç izahı yok. Efendim devlet bölünür, nizam-ı alem gibi gerekçeleri bunun için öne sürebilir misiniz? Sultan 1. Ahmed döneminde şehzade katli ortadan kaldırıldı ancak devlet bir 300 yıl daha yaşadı. Bu durum nizam-ı alem gerekçesini bence ortadan kaldırıyor. Hem nereden biliyorsunuz bu şehzadelerin isyan edeceğini?. Burada bence çok büyük bir evham rahatsızlığı var.

3. Mustafa'nın vefatı sonrasında Osmanlı toplumunda adeta bir şok dalgası oluşmuş, Halk aylarca adeta pasif bir isyanda bulunmuştur. Mustafa'nın vefatı dönemlerinde yakın danışmanı ve hocası büyük alim Mustafa Sururi Efendi üzüntüsünden Kanuni'nin verdiği bütün görevleri reddetmiş ve inzivaya çekilmiştir. O Mustafa Sururi Efendi daha önce kanuni'ye verdiği bir rapora Mustafa için, ''Tüm Devlet-i Ali tarihinde en iyi yetişmiş şehzade'' ibaresini kullanmıştır. Tüm şair- asker ve çoğu devlet adamı ile halk direkt Kanuni'ye laf söyleyemediği için Şehzade Mustafa konusunda Hürrem Sultan -Rüstem Paşa-Mihrimah Sultan'ı suçlamıştır. Bunların, Kanuniyi Mustafa aleyhine doldurduğu ve Mustafa'ya sahte mektuplar sureti ile tuzak kurduklarına inanmışlardır. 1561 yılında Fransa'da ve muhtelif tarihlerde çeşitli Avrupa devletlerinde Şehzade Mustafa ile ilgili trajedi ve çeşitli eserler yazılmış ve bunlarda Mustafa'nın masumiyeti vurgulanmıştır.

4. Ben Şayet Mustafa yaşasaydı Osmanlı şöyle büyürdü gibi sonuçlara itibar etmiyorum. Bu ancak Allah'ın bileceği bir durum. Tarihte bir de savaş talihi çok önemlidir. Mesela Sultan Yıldırım Bayezid çok cesurdu ve kazandığı Niğbolu muharebesinde tüm birleşik haçlı ordusunu adeta imha etmiştir. Ancak talihi yaver gitmedi ve Timur Han'a yenildi. Ancak bir gerçek var ki Mustafa Selim'e göre daha iyi yetişmiş, daha iyi devlet adamı ve askerdi.

5. Kanuni dönemi Osmanlı Devletinin hem en ihtişamlı dönemi, hem de büyüme momentinin düşüşe geçtiği bir dönemdir. Kanuniden sonraki 100 yıl içinde de devlet büyüdü ancak düşük bir momentumda. Kanuni döneminde Avrupa'da Belgrad'ın bir lojistik merkezi olması sağlanamamış, bu nedenle her Avrupa seferi Ekim_Kasım aylarında bitirilerek İstanbul'a dönülmüş, Avrupa'nın fethi hep yarım kalmıştır. Tekrara sefere çıkmakta hazırlıklarla birlikte yıllar almıştır. Ayrıca Doğuda da Safevi Türklerine karşı bir üstünlük sağlanamamış, Bu iki Türk devletinin anlaşmak yerine birbirleri ile uğraşması hem Avrupa fethini yarım bırakmış, hem de her iki devlette yıpranma yapmıştır. Kanuni Pargalı İbrahim Paşa ayarında bir develet adamı bulamamıştır. Son döneminde, Sokullu Mehmed paşa Pargalı kadar başarılı gözükse de savaş alanında Pargalı kadar faydalı olmamıştır. Kanuni döneminde onca tecrübeye rağmen, akla ziyan bazı seferler de yapılmıştır, mesela Viyana kuşatmasında ağır muhasara silahları alınmamış, Malta kuşatması da yeterli lojistik olmadan yapılmıştır. Ayrıca çok çok önemli olan Basra körfezinin Portekizlilerden temizlenerek, Hind Okyanusu ticaretinde pay sahibi olunması sağlanamamış, buradaki seferler başarısız olmamakla birlikte kesin bir sonuç alınamamış, Kanuni de burayla fazla uğraşmamış, hep ikinci derecedeki paşaları buraya göndermiştir.

6. Kanuni yerine mesela bir Yavuz Sultan Selim veya 4. Murad olsaydı ve o kadar hüküm sürselerdi tahmin ediyorum Osmanlı sınırları Atlas okyanusundan Orta Asya'ya kadar uzanırdı. Bunu o kısa sürede yaptıkları işlerden hareketle tahmin edebiliriz.Kanuni Seferde iken Hürrem'e aşk mektupları yazacak kadar aslında bence ideallerden uzaktı. 46 yılda yaptıkları bence çok çok yetersizdir. Seferde tamamen sefere odaklanmak yerine siz tutup aşk şiirleri yazıyorsunuz. Tarihin gördüğü büyük cihangirlerde bu durumu pek görmüyoruz. Hürrem Sultan da elde ettiği bu büyük mevkide, Lehistan kralına tebrik mektupları yazmaktan çekinmemiş, Aynı şekilde Mihrimah Sultan da yazmıştır. Burada Hürrem bir nevi Kraliçelik gibi bizim tarihimizde olmayan bir konumda görmüştür kendisini. Aslında Osmanlı, Kanuni döneminde tam bir cihan hakimiyetini kaçırmıştır. Tabii Dünya'da küresel güç odağı da Akdeniz'den Atlantik'e kayıyorken, bizim Akdeniz'e hapsolmamız da ayrı bir handikap olarak ortaya çıkmış ki, bu konuda belirgin bir girişimde bulanamadan sadece olayı seyretmişiz. Burada 2. Selim zamanında akla ziyan yapılan İnebahtı savaşının da önemli bir tesiri vardır. O savaşta çok önemli ve tecrübeli denizcileri kaybettik, bir tek Kılıc Ali paşa kaldı. Onun önerilerine de Saray hep kulak tıkadı. Zaten İnebahtı öncesinde de kendisi gibi tecrübeli bir denizci Paşa yerine donanma başına saray entrikaları ile Karacı bir paşa olan Müezzinzade Ali Paşa getirilerek çocukca bir hata yapılmıştı. Şavaş sırasında da Müezzinzade Ali Paşa Kılıç Ali Paşanın uyarılarını dikkate almayınca 200'e yakın gemi kaybettik. İki yıl içinde donanma yenilendi ancak büyük harcama ve emekler boşa gitti. Ayrıca batılılara da Osmanlı'nın yenilmez olmadığı gösterildi. Bundan sonra bizim donanma tamamen Akdeniz'de hakimiyeti elde tutma gayretinde oldu. Başarılı da oldu ancak tabii Atlantik yarışlarını hep uzaktan ve belki de ne olduğunu değerlendiremeden seyrettik.

2. Selim Han hiçbir savaşa iştirak etmemiş, savaşlar paşalar tarafından yürütülmüştür. Bu da Osmanlıda bir ilkti. 2. Selim Han zamanında yaşanan İnebahtı faciası, büyüme momentinin iyice düşmesi ile kendisinin savaşa iştirak etmemesi, toplumumuzda ''keşke Mustafa padişah olsaydı'' fikrini hep canlı tutmuştur. Tarihte 2.Selim Han'ın Mustafa'ya karşı yapıldığına inanılan komploda payı olduğuna dair bir kayıt yoktur. Nitekim o bir sözünde ''Baba ve anne Bayezıd'ı, ordu Mustafa'yı tutsun, beni de Allah tutsun'' manasında bir söz söylemiştir. Bu samimane dua da sonuca ulaşmış.

Her ne kadar savaşçı bir kimlikte olmasa da, sonuçta devrin en kudretli hükümdarıdır Selim Hanın. Merhametli ve dindar olduğu kayıtlarda vardır. İçki içtiği, kadınlara düşkün olduğu iddiaları kesinlikle bir mesnedi olmayan delilsiz iddialardır. Üstelik İslamın halifesinden bahsediyoruz. Böyle bir durumu istese de yapamazdı. Ayrıca etrafındaki Ebu Suud Efendi ve diğer ulemadan ve halktan tepki alırdı. Mesela oğlu Sultan 3. Murad içinde sefahat ehli derler ancak unutmayalım o '' uyan ey gözlerim gafletten uyan'' ilahisinin güftesi ona aittir. Böyle içten bir güftesi olan kişi herhalde sefihane bir hayata sahip olmazdı.

Hürrem Sultan'a olan kızgınlık nedeniyle ondan gelen padişahlara kötü gözle bakmak da hiçbir adalet mizanı ile açıklanamaz. Unutmayalım önemli ve zirve padişahlardan 1. Ahmed, 3. Mehmed, Genç Osman, 4. Murad, 1. Mahmud, 1. Abdulhamid ,2. Mahmud, Abdülaziz ve 2. Abdulhamid de Hürrem Sultan'ın soyundan gelmektedir.

11.02.2014 - Zafer

:)

Dizi izleyip gelip tarih bilginliği yapan arkadaş..
Osmanlıda oğul kanı dökülmez nedir?
Türk devletlerinde hanedan soyundan gelenlerin kut anlayışı gereğince kanları kutsal kabul edilir ve bu yüzden boğdurulurlar. Bu ne osmanlıya ait bir durum ne şehzadelere nede senin yazdığın saçmalıkla alakalı.
Güçlü bir devlet aldığı tartışılmaz bir gerçekte bu kanuninin bir halta yaramadığı manasına gelmiyor.
Birde kulaktan dolma bilgiler ile saçma sapan şeyler yazma 2.selim kırımı değil kıbrısı fethetmiş.
Dizi izleyerek, sağdan soldan duyarak tarih hakkında görüş bildirmeyin mal gibi gözüküyorsunuz :D

12.02.2014 - Ziyaretçi

ilber ortaylı yorumu

Tarihçi pror. İlber Altaylı'nın yorumunu izlemek için: youtube.com/watch?v=Y-ZuXIEtqv0

13.02.2014 - turkiyem

yaziyi yazan gazetecinin

yaziyi yazan gazetecinin guvenirligine bakacasin once..bu yazi hukumdari ve osmanliyi korumak icin yazilmis..ben bu olayi ilk duydugumda 10 yasimdaydim mudurumuz anlatmisti tarih dersimize girerdi.simdi tayyip cika ayne bole olmustur dese bu yaziyi yazan hemen agiz degistirir.insanlari gutmek icin yalan solemeyin tarihi yapana saygili olun.buneki daha osmanlida bunun gibi olaylar coktur cok kardes kani cok evlat kani akitilmistir.cogu sahzede bebekken katledilmistir.osmanlinin yikilmasinin en buyuk sebebi budur yaradan kimsenin kanin yerde birakmaz.

13.02.2014 - 1453

katılıyorum

katılıyorum

14.02.2014 - canan6570

kesinlikle katılıyorum

kesinlikle katılıyorum devletin bekasını 2.murat düşünemrmişmi de oğlu fatihe bırakmış tahtı süleyman sağolsun kazık çakmış

14.02.2014 - canan6570

CVP:yaziyi yazan gazetecinin

tayyipte kim ki ağzına bakılsın.. ampül sündü diye güneş kararacak değildir!!

19.02.2014 - ampülcü

CVP:kesinlikle katılıyorum

manevi boyut vardır. bunları sadece madde ile dünyaya bakanlar göremez. Kalp gözü, firaset, basiret diye tanımlar vardır..

Birisi oğlunun istanbulu feth edeceğini görür ve bilir, fethin yolu açılsın diye yol verir..

Diğeri oğlu ile saltanatta baba-oğul kavgalarının gelenek haline geleceğini görür ve dur der!!

bunları dizikafalılar anlayamaz.. göremez!

19.02.2014 - dizikafalı