Kanuni Dönemi

Kanuni’nin muhteşem kadrosu

"Osmanlı padişahları içinde denizlerin önemini en fazla idrak eden şüphesiz Kanuni Sultan Süleyman’dı."
İdris Bostan[1]

Bir devlet düşünün ki, Hazar Denizi, Karadeniz, Akdeniz, Kızıldeniz, Basra Körfezi’ni denetiminde tutsun; bir devlet düşünün ki, Macaristan’ın bir bölümü, Balkanların tamamı, bugün Ukrayna sınırları içinde kalan Kırım, Anadolu, Mezopotamya ve Arabistan’a hükümran olsun; nihayet bir devlet düşünün ki, Sudan ve Habeşistan’dan Mısır, Libya, Tunus, Cezayir ve Fas’a kadar Afrika topraklarını yönetsin, Hind Okyanusu’na, hatta güneydoğu Asya’daki Açe gibi küçük sultanlıklara bile el uzatsın.

Kanunî Sultan Süleymân Devri Kronolojisi



30 Eylül 1520 : Süleymân Han’ın tahta çıkışı.
18 Mayıs 1521 : 1. Sefer-i hümâyûna çıkılması (Belgrad seferi).
7 Temmuz 1521 : Böğürdelen kalesinin fethedilmesi.
8 Ağustos 1521 : Belgrad kalesinin fethedilmesi.
29 Ağustos 1521 : Belgrad, iç kalesinin fethedilmesi.
16 Haziran 1522 : İkinci Sefer-i hümâyuna çıkılması (Rodos seferi.)
20 Aralık 1522 : Rodos kalesinin teslim olması.
29 Aralık 1522 : Kânûnî Sultan Süleymân’ın Rodos’a girmesi.
27 Haziran 1523 : Makbûl İbrâhim Paşa’nın sadrâzam olması.

30 Eylül 1524 : Sadrâzam İbrâhim Paşa’nın, Mısır’a asayişi sağlaması için gönderilmesi
6 Aralık 1525 : İlk Fransız elçisinin İstanbul’a gelmesi.

Kanuni devri

Osmanlı, fethettiği yerleri asla sömürmedi. Almadı. Hep verdi. Bu yerlere yatırım yaptı. İngilizler, Vehhabilere altın vermek suretiyle İstanbul’dan Medine-i Münevvereye uzanan demir yolunun raylarını söktürdüler. İstasyonları tahrip ettirdiler.

Kaldı ki o tarihte petrol yok idi. Bazı Türk düşmanlarının Arap ülkelerini sömürdünüz şeklindeki sözleri iftiradır. O tarihte kum tepelerinden başka bir şey yoktu.

Yavuz Sultan Selim bu mübarek topraklarda iken Hakim-ül Haremeyn (Mekke ve Medine’nin hâkimi) denilmesine itiraz etmiş ve “Hizmetkârı” denilmesini istemiştir.

Kanuni döneminde en önemli olay neydi?

Tabii ki Hürrem Sultan değildi.
Rodos'un fethi, Mohaç ve I. Viyana Kuşatması da değildi.
Osmanlı Devleti'ndeki şehzade isyanları da değildi.
Bu ifademizden bu olayların önemsiz oldukları gibi bir netice çıkmamalıdır. Bu olaylar, Osmanlı Devleti'nin geleceğini de Avrupa'nın ve Ortadoğu'nun geleceğini de, Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz'in geleceğini de çok yakından etkilemiştir.

Ancak, bizim bahsedeceğimiz olay bütün Akdeniz'i, onun tarihsel önemini, Akdeniz ülkelerinin geleceğini, Avrupa'da ki kuzey ve güney dengesini tek kelimeyle bütün dünyanın geleceğini çok yakından ilgilendirmiş hatta, iddialı bir tabirle belirlemiştir.
1498'de Portekizliler Vasco de Gama vasıtasıyla Afrika'nın Ümit Burnu'nu dolaşıp Hindistan'a ulaştılar. Güçlü donanmalarıyla Hint sahillerini ellerine geçirmeye başladılar. Suriye ve Mısır üzerinden Akdeniz'e gelen malların önü kesildi. Akdeniz ülkelerinin ve Osmanlıların bundan elde ettikleri gelirler giderek azalmaya başladı.

İlginç bir vak’a

Peçevi İbrahim Efendi ile Gelibolulu Âlî’den naklen özetliyoruz:

Kanuni dönemi alimlerinden Sahn müderrisi iken şeyhülislam hakkında Rüstem Paşa’ya yazdığı bir şikayet mektubunda devlet itibarına saygısızlık ettiği için padişah huzurunda azarlanarak azledilmiş bir Arapzade vardır. Bilahare Semiz Ali Paşa vezir-i azam olunca ilk icraatı bu Arapzâde’yi Mısır kadılığına tayin etmek oldu. Âlî’ye göre o gece olanlar şöyledir:

Divandan sonra saadetlü padişah hasodayı teşrif buyurup canlarının sıkkın olduğu belli olunca Yakup Ağa;

-Düşmanlarınız mahzun olsun; padişahımın ıztırabı nedir? diye sormuş ve hünkar hazretleri;