Safiye Sultan
YENİ CÂMİ
Eminönündeki câmiin ilk banisi, lll. Murad’ın zevcesi ve lll. Mehmed’in annesi olan Safiye Sultan’dır. O zamanki gümrüğe nâzır bir mahalde, bedelleri iki misli ödenmek suretiyle istimlâk edilerek. Temeli merasimle atıldı. Câminin ilk mîmârı, Davud Ağa, 1597 (H. 1006) senesi muharreminin ikinci cumartesi günü, maiyetinde pek çok bennâ mimar, mühendis, neccâr (dülger) ve taşçı ustası olduğu hâlde inşâata başladı. Davud Ağa, dolma bir arâziye atılan câminin temellerinden değirmen döndürecek kadar su çıktığını görünce, gece gündüz tulumbalarla suları boşaltmış ve başlarını kurşun kuşaklarla birleştirdiği kazıklar üzerine blok taşlar atmak suretiyle, duvarları yer seviyesinden bir miktar yükseltmeğe muvaffak olmuştur.
Osmanlı Kadını Zevkli ve Beceriklidir!
“Padişah anaları yabancıdır Türk ırkını bozmuştur” demek onlara atılabilecek en büyük iftiradır…
Böyle bir iftira ruhlarını incitmekle kalmaz hayatın gerçeklerine de aykırı düşer. Çünkü insan mensup olduğu ırktan değil insanlığa katkılarından kıymet alır. Bu anlamda padişah anaları eşleri ve kızları son derece kıymetlidir. Zira hemen hemen hepsi kendilerine verilen tahsisatı israf etmeyerek “eser”e dönüştürmüş ve kendilerinden sonraki insanlığa armağan bırakmışlardır.
Birkaçı dışında farklı etnik kökenlerden gelen hanım sultanların çoğu çocuk yaşta saraya alınarak eğitilir padişah eşi olmaya layık hâle gelenler valide sultanın (padişahın annesi) arzu ve onayı sonucu padişahla evlendirilirlerdi…
İftira Romanlarına En Güzel Cevap
Tarihle ilgili gördüğü hemen her kitabı alan biri olarak, tarihî romana daha temkinli yaklaşıyorum. Çünkü birkaç yıldır ülkemizde başlayan ve Osmanlı kadınefendilerini konu alan tarihî roman furyası ile tarihin nasıl acımasızca karalanabileceğini ve masum insanlara nasıl bu kadar kolay iftira atılabileceğini görmüş bulunmaktayım.
Safiye Sultan ile başlayan; Bir Hürrem Masalı, Nurbanu, Hatice Sultan ve Kiraze ile devam eden bu karalama kampanyasında, Osmanlı kadınefendilerinin; çıkarcı, maddeci, makam ve mevki düşkünü, gayri ahlâkî tavırlar içinde gösterilmeleri doğrusu rahatsız edici. Bu kitapları kaleme alanların ciddi birer tarihçi olmamaları bir yana, dünyayı yöneten bir sarayın mensuplarına mal edilen akıl almaz hafiflikler de aslında gerçeklerle bağdaşmıyor. Çünkü romanlarda bu kadınefendilere yakıştırılan tavırlar, Osmanlı harem sistemi denen ve çoğu sözlü kurallara bağlı disiplinli bir müessesede sergilenmesi mümkün olmayan şeylerdir. Valide sultan idaresindeki haremde, padişahlar bile gönlünce hareket etme özgürlüğüne sahip değildi.
Kadın sultanların biyografisini yazdı
'Kadın sultanlar' denilince akıllara bir elin parmağını geçmeyecek kadar az isim gelir. Hürrem, Kösem ve Nurbanu sultanlar hafızalara kazınmıştır ama ya diğerleri? Tarihçi Necdet Sakaoğlu'nun yeni kitabı 'Bu Mülkün Kadın Sultanları' işte bu soruya cevap veriyor.
Fehime Sultan, uzun yıllar göz hapsinde tutulmuş bir hanedan mensubu. Babası 5. Murat'la birlikte neredeyse hiç rahat yüzü görmemiş. Çırağan Sarayı'nda adeta bir zindan hayatı yaşamış. Hanedanlık kaldırılınca Osmanlı topraklarını terk etmek zorunda kalmış ve Nice'e yerleşmiş. Fehime Sultan'ın sürgün yıllarına 'sefalet' damgasını vurmuş. Kocası tarafından terk edilmiş. Narin bedeni gurbette çektiği sıkıntılara daha fazla dayanamamış. Vereme yakalanmış. Yanından hiç ayrılmayan dadısı, ilaç almak için geceleri Nice sokaklarında dilenirmiş. Dört yıl boyunca hastalıkla boğuşan Sultan, öldüğünde bilinmeyen bir yere gömülmüş.
Prof Ortaylı, son zamanlarda yayınlanan Sultanlı romanlara dikkat çekti
Son yıllarda birbiri ardına yayınlanan “Safiye Sultan”, “Nakşidil Sultan”, “Hürrem Sultan” gibi romanları değerlendiren Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. İlber Ortaylı, özellikle yabancı kadın yazarların kaleme aldığı bu romanları, “ikinci sınıf yazarların yazdığı kötü romanlar” olarak nitelendirdi.