Osmanlı haremi

Hürrem Sultan’ın sevgili kızı

Ahlâk timsali Mihrimah Sultan (Kanuni ile Hürrem Sultan’ın kızları) “Kadın çiftliği” gibi gösterilen Osmanlı hareminde yetişti…

İstanbul’u ve ülkenin çeşitli bölgelerini hayır eserleriyle donatan diğer “Sultan kadın”lar da…

Ama Osmanlı tarihini yazanlar, tahmin ediyorum “erkeklik damarı” sebebiyle, kadınlara fazla itibar etmezler (henüz kadın tarihçi görmedik).

Tarihe, “Salt erkekler tarafından inşa edilmiş bir manzume” muamelesi yaparlar.

Erkek tarihçilere göre, kadının, “elinin hamuruyla” böylesine muazzam bir oluşa müdahalesi mümkün değildir! Bir “müdahale” olmuşsa, bu mutlaka “olumsuz” yönde olmuştur.

Harem Osmanlı'nın en büyük okuludur

Tarihçi-Yazar Gülfidan Uğurluel, Osmanlı padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman'ın zirveyi yaşamış bir padişah olduğunu söyledi.

Yedirenk Eğitim Kültür ve Çevre Derneği'nin Seyhan Kültür Merkezi'nde düzenlediği "Osmanlı Kadını ve Harem" konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Uğurluel, Osmanlı'da kadın ve erkeği bir arada ele almak gerektiğini kaydetti.

Harem'e "Fransız" kaldım

Sözkonusu olan; "saray, bir padişah ve Avrupalı bir kadın" olduğunda genel eğilim filmin baş ve doğru kahramanı kadın ile neredeyse onun ehlileştirdiği iktidar yani somut ve soyut tüm otorite göstergelerini taşıyan adam/padişahın tütsülü aşkını anlatmak olur.

Malzemesi yukarıda sayılanlar olan dış kaynaklı filmlerin izlediği yol hatırlatmaya çalıştığım. Bu anlamda Özpetek'in anlattığı aşk hikayesi bu klişe malzemenin ötesine geçmiş ve güçlü bir hikayeye dayandırılmış, Türkçe ögeler taşıyan bir Avrupa filmi olarak nitelendirilebilir.