Şehzade'yi katlettiren entrikalar

Osmanlı İmparatorluğu'nun en parlak döneminde Kanuni ile oğlu Mustafa'yı kim, nasıl karşı karşıya getirdi?

Kanuni Sultan Süleyman'ın büyük oğlu Şehzâde Mustafa, yüzü ve tavırlarıyla dedesi Yavuz Sultan Selim'i andırırdı. Halk, zamanı gelince, babasının yerine onun geçmesini umuyordu. Kanuni, 46 sene gibi çok uzun bir müddet tahtta kaldı. Zaman uzadıkça en iyi hükümdardan bile insanlar usanır
.
Ben padişah olsam...

Padişahın gönlü, Şehzâde Mehmed'de idi. Onun vefatından sonra seferlere diğer şehzâdeleri götürmesi, başka türlü tefsir edildi. Padişahın diğer zevcesi Hurrem Haseki ile kızı Mihrümah Sultan ve damadı Rüstem Paşa'nın, Şehzâde Mustafa'yı tahttan alıkoymak için çalıştığı dedikodusu yayıldı. Sancakbeyliği de Manisa'dan Amasya'ya kaydırılınca, Şehzâde Mustafa da babasından şüphe etmeye başladı. Etrafını, hemen onu babasına karşı kışkırtan bir klik sardı.
Padişahın hastalığı sebebiyle İran seferine Rüstem Paşa'yı serdar etmesi üzerine; asker huzursuzlandı. Peçevi'nin naklettiğine göre, Mustafa padişah olup Rüstem Paşa'nın başını kesecek; zaten nikris hastası olan babası da Dimetoka'da son günlerini geçirecekti. Uzun zamandır bu yollu dedikodular duyan padişah, önce oğlunun kendisine karşı bir komplonun içinde olduğuna inanmak istemedi. Ama İran Şahı ile yazışmaları eline geçince de kararını verdi. Bugün Topkapı Sarayı'nda muhafaza edilen bu mektuplara göre, şehzâde, şahın kızıyla evlenip İran desteği ile tahta geçecekti. İslâm hukukunda, ayaklanma hazırlığı içinde olmak ile isyan aynı hükümdedir.
Padişah bizzat sefere çıktı. Şehzâde, davet edildi. Eniştesi Kara Ahmed Paşa suikastı haber verdiyse de, meselenin daha müşkil hâle geleceğinden endişe eden şehzâde dinlemedi. Babasıyla görüşürse, onu ikna edeceğinden emindi.
Konya Ereğlisi yakınlarında babasına erişti. Askerin coşkulu tezahüratıyla karşılandı; vezirler kendisini etekledi. Bu sevinçle otağa girdiğinde kendisini 7 dilsiz cellad karşıladı. Mukavemet ettiyse de, muvaffak olamadı. Hanedan mensuplarının kanını yere dökmeyi yasaklayan eski Türk tabusu çerçevesinde kemend ile boğularak idam edildi. 38 yaşındaki şehzâde, Bursa'da Muradiye külliyesine gömüldü. Şair ve hattat idi. Hayratı vardır. Ertesi sene Rumeli'de Şehzâde Mustafa olduğunu iddia eden birisi zuhur edip hayli taraftar topladıysa da, çıkardığı isyan bastırıldı.
Halk arasında çok büyük reaksiyon uyandıran acı hâdisenin mesulü olarak Rüstem Paşa gösterildi. Şahın bile orijinalliğinde tereddüt etmediği mektupları, şehzâdenin mührünü gizlice çaldırıp Rüstem Paşa'nın yazdırdığı söylendi. Şehzâdenin arkadaşı Taşlıcalı Yahya yazdığı mersiyede, Mekr-i Rüstem (Rüstem'in oyunu) sözüyle hâdiseye tarih düşürdü. Sâmi'nin “Mustafa n'oldu, hani neyledin a padişahım?” nakaratlı mersiyesi ise açıkça padişahı itham ediyordu. Padişah galeyanı önlemek için Rüstem Paşa'yı azletti. Ama kendisi gibi düşünmeyenlere aldırmayarak, fikir hürriyetinin en güzel örneklerinden birini gösterdi.
Şehzâde olmak büyük talihsizlik
Bazıları padişahı bu işe, tahta kendi çocuklarının geçmesini isteyen Hurrem Sultan'ın kışkırttığını söyler; ama Şehzâde'nin kendisini ipe götüren hatalarından pek bahsetmez. Kocası tarafından çok sevilen kadınlar hep kıskanılır ve iftiraya uğrar. Sultan Kanuni gibi hayatında hiç büyük hata yapmamış bir hükümdarın, etrafındakilerin komplosuyla hareket etmesi uzak bir ihtimaldir. Padişah, öz oğlunun idamını muhakkak ki haklı sebeplere dayanarak infaz ettirmiş olmalıdır. Hurrem Sultan, bu işe belki çok üzülmemiştir; hatta taht oğullarından birine kalacağı için memnun da olmuştur. Ama hâdisenin doğrudan mesulü değildir.
Şehzâde Mustafa, heyecanlı ve tedbirsiz tavırlarıyla zaten padişahlığa uygun olmadığını göstermiştir. Yiğitliğin tek başına kâfi gelmediği; sabır ve temkinin daha mühim olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim padişah, Hurrem Sultan'ın sevgili oğlu olup ayaklanan Şehzâde Bayezid'i de idama göndermekte tereddüt etmemiştir. Padişahlar, devletin dirliği ve milletin birliği mevzu bahis olduğu zaman en yakınlarını bile fedâ etmekten çekinmezdi. Devlet, asırlarca böyle ayakta durmuştur. O zamanlar Türkiye'de bulunan Avusturya elçisi Busbecq, Şehzâde Mustafa'dan bahsederken diyor ki: “Türk padişahlarının oğlu olmak büyük bir talihsizliktir.”


Sinsi köle
Rivayete göre, padişah, Şeyhülislâm Ebussuud Efendi'ye, hâdiseyi sembolik bir şekilde anlatarak fetvâ almıştır: Bir tacir, iş için uzak bir yere giderken ailesiyle mallarını kölesine emanet etse; bu köle de efendisinin ailesini yok ederek mallarına el koysa; dönüşünde de efendisini öldürmeye karar verse; ne lâzım gelir? Elcevab: İdamı hak eder.

Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci/TÜRKİYE GAZETESİ