Kıbrıs
Kıbrısın Tarihi
Kıbrıs adası bugünde yaşayarak gördüğümüz gibi yüzyıllardır, savaşlar, katliamlar ve entrikalar ile çalkalanmıştır. Kıbrıs tarihine bakıp geleceğe yönelik fikir yürütmenin daha sağlıklı olacağını düşündüğüm için Kıbrıs tarihini kısaca hatırlamakta yarar var.
Kıbrıs adası, M. S. 648 yılında Hz.Osman tarafından fetih edilmiş ve o yıllardan itibaren adada islâmiyet var olmuştur. Venedik’lilerin zorba idaresi karşısında ada halkının sürekli yardım talepleri, II.Selim’in şehzâdeliği döneminde Mısır’dan gönderilen hediyelere el konulması, 1563 yılında, Mısır Hazîne defterdârının bindiği geminin yağmalanması üzerine Kıbrıs adası 1570’de Türkler tarafından fetih edilir.
Kıbrıs'ın fethi
Türkiye için her devirde hayatî önem taşıyan yeşil ada KIBRIS. Bazı cahillerce becereksiz sanılan Hürrem Sultan'ın oğlu 2. Selim Han tarafından feth edildi. Osmanlı'nın en becereksizi Kıbrıs fatih'i olurken, bize en becerekli diye gösterilenler LOZAN'da hakları olan kıbrısı ingilizlerden istemekten bile korktular.
Kıbrıs'ın fethi 50 bin şehide maloldu. Adaya, Konya ve İçel yöresinden getirilen Türkler yerleştirildi. Kanunî Sultan Süleyman zamanında Akdeniz'de Türk hâkimiyetine karşı koyacak devlet kalmamış, Haçlılar birleşip en güçlü donanmayı meydana getirseler bile yenilmekten kurtulamamışlardı. Fakat, Akdeniz'in doğusunda kalan Kıbrıs ve Girit adaları hâlâ işgal edilmemişti.
II.Bayezid zamanında Kıbrıs Adası Venedik hâkimiyetine girmiş ve bir meclis tarafından idare olunmaya başlamıştı. Venedikliler Kıbrıs için Memlûkler'e vermekte oldukları yıllık 8 bin duka altın tutarındaki vergiyi kabul etmişlerdi ve o zamandan beri bu vergiyi Osmanlılarca aksatmadan ödüyorlardı. Bu sebeple Kıbrıs'ın fethine teşebbüs edilmemişti. Fakat, vergi verdiği için serbest bırakılan Kıbrıs'ta Venedik donanması gittikçe kuvvetleniyor, bunlar ve burada üslenen korsan gemileri zaman zaman Türk tüccar ve hacı gemilerini vuruyor, Anadolu ve Suriye kıyılarında soygun yapıyorlardı. Batı Avrupa'da bazı ülkelerin kıyıları hariç olmak üzere Akdeniz'in bütün kıyılarına ve yüzlerce adasına sahip olan Osmanlı Devleti'nin Kıbrıs Adası'nı serbest bırakması, hele bu adada üslenen korsanları cezalandırmaması, Doğu Akdeniz'de güvenliği bozan Kıbrıs'ı topraklarına katıp kontrol altına almaması düşünülemezdi.