Hürrem | Konular | Kitaplar

Harem

Akgündüz'den Haremle ilgili Zaman'a konuştu

Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Ahmet Akgündüz: “Hürrem Sultan, Hoca Sadettin Efendi’nin bir eserini bir gecede bitirebilecek kadar parlak bir zekâya sahipti”

Muhteşem Yüzyıl dizisine bir tepki de Hollanda’dan geldi. Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Ahmet Akgündüz, “Harem konusunda asıl üzüldüğümüz nokta ülkemizde yetişen Cumhuriyet dönemi yazarlarının da, belgelere dayalı bir ilmî araştırma yapmak yerine, yabancı yazarları aratmayacak şekilde ve onların yazdıklarını yahut çizdiklerini aynen taklit ederek yazılar kaleme almalarıdır. Bunların tamamı da doğru olmayan bilgilerdir.” açıklamasında bulundu. Akgündüz Zaman Benelux’e önemli açıklamalarda bulundu.

En fazla 4 cariyeyle nikah kıyılabilir


Prof. Ahmet Akgündüz, padişahların 'çok eşliliği' ve cariyelerle halveti konusuna ise şöyle açıklık getirdi:

"Bir padişah, veya siz, isteseniz İslam'a göre, İslam hukukuna göre bir cariye ile de nikah kıyabilirsiniz. Nikah kıydığınız an, o cariye sizin hanımız olur. Nikah kıydığınız cariyelerin sayısı dördü geçemez. Bu önemli bir hukuki statü. Şayet bir çocuğu olur ise o cariyeyi hür hale getirmek mecburiyetindesiniz."

Akgündüz, harem mektebine alınan cariyelerin zekâlarına, ahlaklarına ve güzelliklerine göre, evvela haremin hizmetçi statüsündeki grubu olan cariye, kalfa ve ustalar makamlarına ve sonra da Padişahlar tarafından seçilmeleri halinde Padişah ile karı koca hayatı yaşayan gözde, ikbal, kadın efendi ve neticede valide sultan payelerine kadar yükselme imkânlarına kavuşabildiğini anlattı. Akgündüz, sarayda sayıları bazı dönemler 500'e kadar ulaşan cariyelerin çok büyük bir kısmının hizmetçi grubundan olduğunu dile getirdi.

Osmanlı’da harem ve devşirme saltanatı

Elektronik posta kutuma gelen soruların hatırı sayılır bir bölümünün Osmanlı’da harem ve kadın üzerine olması bir tesadüf olamaz herhalde.

Son zamanlarda bazı internet sitelerinde dolaşan mesajlara göre, Osmanlı padişahlarının hemen tamamı “yabancı” kadınların, cariyelerin çocuklarıymış. Bundan çıkardıkları sonuç, Osmanlı tahtına yabancı kanı karışmış olan şehzadelerin geçirildiği, diğerlerinin öldürüldüğü veya tasfiye edildiği; dolayısıyla da Osmanlı Devleti’nin Türk olmamak bir yana, Türklüğe düşman bir yapı olduğu vs.

Birçok doğruyu ve yanlışı içinde barındıran bu tür yaklaşımların iyi analiz edilmeden olduğu gibi alınması, ciddi bir hazımsızlık yapıyor, zihin fesadına yol açıyor.

Harem Osmanlı'nın en büyük okuludur

Tarihçi-Yazar Gülfidan Uğurluel, Osmanlı padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman'ın zirveyi yaşamış bir padişah olduğunu söyledi.

Yedirenk Eğitim Kültür ve Çevre Derneği'nin Seyhan Kültür Merkezi'nde düzenlediği "Osmanlı Kadını ve Harem" konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Uğurluel, Osmanlı'da kadın ve erkeği bir arada ele almak gerektiğini kaydetti.

Ahmet Altan'a harem cevabı

Maksadım ne bir kişiye saldırmak, ne de Osmanlı padişahlarına methiye mecmuası meydana getirmektir. Maksadım, bu âlemde gizli kalmayan hakikatleri beyan etmektir.

Geçenlerde Taraf Genel Yayın yönetmeni Ahmet Altan, tam bilemediğinden olsa gerek, bir yazısında şu soruyu sormuştu: “Bir haremi olan birinin kadınlara düşkün olmadığına inanmak mümkün mü?” Bu ve bunun gibi sorular soran Ahmet Altan ve gibileri, hangi kaynağa dayanarak bunları söylüyorlar doğrusu çok merak ediyorum... Öncelikle Harem’in ne manaya geldiğini bilmek lazım:

Harem; Arapçada yasak ve gizli anlamındadır. Osmanlı devletinin yönetim merkezi olan Topkapı Sarayı’nın en çok duyulan, konuşulan, merak edilen ama en yanlış bilinen yeridir. Harem padişahın evidir ve insan hayatının gizli ve kapalı bölümünü ifade eder.

Harem Nedir Hakkında bilgi

Harem lûgatte korunan, mukaddes ve muhterem yer anlamına gelir. Ev, konak ve saraylarda genellikle iç avluya bakacak bir şekilde planlanan, kadınların yabancı erkeklerle karşılaşmadan rahatça günlük hayatlarını sürdürdükleri kısımdır. Burada yaşayan kadınlara da harem deniyor olması, İslamiyet´in bu bölümlere, özellikle hane kadınlarıyla belirli bir kan bağı dışında kalan erkeklerin (nâmahrem) girişini yasaklamasından kaynaklanır.

Yazar Aslı Sancar Harem ezberini bozdu



Yazar Aslı Sancar'ın yeni kitabı Harem yayımlandı. Sarayda ve toplumdaki haremi bir arada anlatan yazar bu kez ezber bozuyor. Okuyucuya farklı bir harem portresi sunan ve o haremde yaşamak istediğini belirten Sancar, bunun sebebini ise "Haremde yaşayan her üç kadından biri vakıf kuruyordu. Elbette öyle güzel insanların içerisinde yaşamak isterdim. Ben hala bir vakıf bile kuramadım" sözleriyle açıklıyor

Nefsi ile mücadelenin mükafaati

Vaktiyle meşhur Üsküdar yangınında, bir Paşanın kızı gece yangının korku ve telaşıyla evinden uzaklaşır.Gece çıkan yangın bütün mahalleyi sarar.Çok evler yanıp kül olur.Bu korku ile evinin yolunu kaybeden kızcağız, ne yapacağını şaşırır.O zamanlar şimdiki gibi elektrik yok.Her taraf karanlık, zindan gibi.Kızcağız, caminin yanındaki medreselerin birinde mum ışığı görür.Pencereden bakarki, bir molla kitap okuyor ders çalışıyor.Kızcağız nereye sığınsın?Her taraf zifiri karanlık.Can korkusu bu, hani " denize düşen yılana sarılır" derler.Kız, mollanın kapısını çalar.

Aslı Sancar: Osmanlı kadını bilinçliydi



Evlendikten sonra Müslüman olan Sancar başörtüsüyle ilk defa Türkiye'ye gelince karşılaşmış. Sancar, Osmanlı kadınını incelemek ve onları tanımak için epeyce çaba göstermiş.


Üniversitedeyken tanıştığı Türk ile evlenen Aslı Sancar, o güne kadar ne Müslümanları tanıyordu ne de başörtülü birini görmüştü. Evlendikten sonra Müslüman olan Sancar başörtüsüyle ilk defa Türkiye'ye gelince karşılaşmış. Sancar, Osmanlı kadınını incelemek ve onları tanımak için epeyce çaba göstermiş. Kaynak kitap özelliğini taşıyan Ottoman Woman kitabını da bu araştırmalardan sonra kaleme aldı. Sancar ile hayatını ve kitabını konuştuk.
Osmanlı kadını bilinçliydi, bugün kadınlar haklarından habersiz

HAREMAĞALARI


Son devirde, mesireye giden harem halkı ve harem ağaları.

Harem, Şark dünyasındaki evlerde kadınların yaşadığı ve yabancı erkeklerin giremediği kısım. Buranın disiplini ile meşgul olan bir grup var ki, bunların vaziyeti tarihin en ekzantrik konularından birisini teşkil eder: Haremağaları.
Haremağalarına Roma ve Bizans’ta, Mısır’da, İran’da, Abbasî saray ve evlerinde de rastlanırdı. Osmanlılar bu geleneği devralmıştır. Hem padişah sarayında, hem de kibar konaklarında haremağaları vazife yapardı.

AFRİKA NERE, İSTANBUL NERE!

Hayat üniversitesi “Harem-i hûmâyûn”

Harem’le ilgili, bazı kitaplarda ve bazı dergilerde yayınlanan müstehcen resimlerin aslı esası mevcut değildir. Batılı ressâmların hayallerinin mahsûlüdür. İşin doğrusunu ve Batılı yazarların nasıl meseleyi çarpıttıklarını ise, 1960’lı yıllarda Harem’in restorasyonunda görev alan ve bir Fransız tarihçisi olan Robert Anhegger ile evli olan Mualla Anhegger’den dinlemek icabediyor. Anhegger diyor ki:

Padişahın evlatlıkları!..
“Haremin Avrupalıların yüzyıllarca yazıp çizdiği ile hiçbir alakası olmadığını fark ettim. Harem Padişahın dilediği kadınla buluşması için düzenlenmiş bir kurum değil. Mimarisi bile buna göre düzenlenmemiş. Padişahın câriyeleri görebilmesi ve aralarından birini seçebilmesi mümkün değil. Kapılar, daireler, geçişler buna göre planlanmamış...

Harem Nedir?

Harem lûgatte korunan, mukaddes ve muhterem yer anlamına gelir. Ev, konak ve saraylarda genellikle iç avluya bakacak bir şekilde planlanan, kadınların yabancı erkeklerle karşılaşmadan rahatça günlük hayatlarını sürdürdükleri kısımdır. Burada yaşayan kadınlara da harem deniyor olması, İslamiyet'in bu bölümlere, özellikle hane kadınlarıyla belirli bir kan bağı dışında kalan erkeklerin (nâmahrem) girişini yasaklamasından kaynaklanır.