Hz. Yakup
Hz. YA'KUB (a.s)
Kur'an'da adı geçen peygamberlerden biri. Ya'kûb (a.s)'ın soyu, İshak (a.s) vasıtasıyle İbrahim (a.s)'a dayanmaktadır. O, İshak (a.s)'ın ve İshak (a.s) da İbrahim (a.s)'ın oğludur. Annesinin adı Refaka'dır. Kardeşi Ays ile beraber, ikiz olarak doğmuştur. Kardeşinin ardından doğduğu için ona Ya'kûb denmiştir.
Ya'kûb (a.s)'ın diğer bir adı da İsrail'dir. Kardeşi Ays'tan kaçarak dayısının yanına giderken gündüzleri saklanmış ve geceleri yürümüştür. Bundan dolayı kendisine İsrail denmiştir. Kelime olarak İsrail geceleyin (Allah'a) yürüyen demektir (et-Taberî, Tarih, Mısır 1326,1,162 vd.).
Ya'kûb (a.s)'ın doğumu ve peygamberliği daha önceden müjdelenmişti. Onun bu durumu Kur'an'da şöyle haber verilmiştir:
Biz ona (İbrahim (a.s)'ın hanımına) İshak'ı müjdeledik, İshak'ın ardından da (torunu) Yakûb'u" (Hûd, 11/71).
Bu ayette aynı zamanda, Yakûb (a.s)'ın yukarıda sunulan soyu da dile getirilmiştir.
Ya'kûb (a.s), önce dayısı Leban'ın büyük kızı Leyya ile ve ondan sonra ad küçük kızı Rahil ile evlenmiştir. Leyya'dan Rabil, Yehuza, Şem'ûn ve Lavi adındaki oğulları doğmuştur. Rahil'den de Yusuf ve Bünyamin dünyaya gelmiştir. Ya'kûb (a.s)'ın diğer iki hanımından altı oğlu daha vardı. Toplam on ki erkek evlada sahipti (İbn Kuteybe, Kilabu'l-Mearif, Beyrut 1970,19; İbn Haldun, Tarih, Beyrut, 1971, l, 39).
Kur'an'ın birçok yerinde Ya'kûb (a.s)'ın peygamberliğinden ve çeşitli faziletlerinden bahsedilmektedir. Onun peygamberliğini dile getiren bazı ayetlerin meali şöyledir:
Nihayet (İbrahim) onlardan ve Allah'ın dışında taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman, biz ona İshak'ı ve Ya'kub'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk ve kendilerine güzel ve üstün bir şan, şöhret nasip ettik" (Meryem, 19/49, 50).
"Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. Nitekim İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyûb'e, Yûnus'a, Harun'a, Süleyman'a da vahyetmiş ve Davud'a da Zebur'u vermiştik" (en-Nisa, 4/163).
Ya'kûb (a.s)'ın kuvvetli, basiretli ve halis (samimi) bir kişiliğe sahip olduğunu anlatan bazı ayetlerin meali de şöyledir:
Kuvvetli ve basiretli kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Ya'kub'u da an. Biz onları ahiret yurdunu düşünme özeliğiyle temizleyip, kendimize halis kul yaptık" (Sâd, 38/45, 46).
O, diğer peygamberler gibi Allah'ın hidayetine erdirilen ve güzel davranan yüce bir kişi idi. Kur'an'da bu hususta şöyle buyurulmaktadır:
"Biz ona (İbrahîm'e) İshak'ı ve İshak'ın oğlu Ya'kub'u da hediye ettik. Hepsine de doğru yolu gösterdik. Nitekim daha önce Nûh'a ve onun soyundan Davud'a, Süleyman'a, Eyyûb'e Yûsuf'a Musa'ya ve Harûna da yol göstermiştik. Biz güzel davrananlara böyle karşılık veririz" (el-En'am, 6/84)
Bir de Ya'kûb (a.s) rüya tabir etmeyi de bilirdi. Yüce Allah Kur'an-ı Kerîm'de bu hususu şöyle haber vermiştir:
"Hani bir zaman Yusuf babasına: Babacığım, ben (rüy'a) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Bunların hepsinin bana secde ettiklerini gördüm, demişti. (Babası Ya'kûb ona şöyle demişti): Yavrum, rü'yanı kardeşlerine anlatma, sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insana apaçık bir düşmandır! Böylece Rabb'in seni seçecek ve sana rü'yada görülen olayların yorumunu (veya Allah'ın kitabının ve peygamberlerin sünnetlerinin inceliklerini) öğretecek, Sana ve Ya'kûb soyuna nimetini tamamlayacaktır. Nasıl ki ataların İbrahim'e, ve İshak'a da nimetini tamamlamıştı. Şüphesiz Rabb'in bilendir, hikmet sahibidir" (Yusuf, 12/4, 5, 6).
Ya'kûb (a.s) bitmeyen tükenmeyen güzel bir sabra sahipti. O, sabrıyla ve ümidiyle örnek bir peygamberdi. Kendisi, evlad acısı ve evlad ihanetiyle imtihan edildi. Kur'an'da, onun hayatı, Yusuf (a.s)'ın hayatı ile iç içe anlatılmıştır. Ya'kûb (a.s)'ın gözlerinin kaybolmasına, saçlarının ağarmasına ve belinin bükülmesine sebep olan bu evlad imtihanı ve onun örnek sabrı, Kur'an'da şöyle haber verilmiştir:
"(Ya'kûb kendisine hıyanet eden çocuklarına şöyle dedi): Herhalde, nefisleriniz size bu işi süsleyerek sizi ona sürükledi. Artık bana güzelce sabretmek kalıyor. Belki de Allah, onların hepsini bana getirir. Çünkü O, bilendir, herşeyi hikmetle (yerli yerince) yapandır. Ve yüzünü onlardan çevirdi de: "Ey Yûsuf üzerindeki tasam (gel, gel tam senin gelme zamanındır) dedi ve tasadan gözlerine ak düştü. (Acısını) yutkunuyor (açığa vurmamaya çalışıyordu). Dediler ki: "Vallahi sen, Yusuf'u ana ana hasta olacaksın, yahut öleceksin!" (Ya'kûb aleyhisselam onlara): "Ben üzüntü ve tasamı yalnız Allah'a şikayet ederim ve Allah'tan sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim" dedi. (Ondan sonra şöyle devam etti): "Ey oğullarım, gidin, Yusuf'u ve kardeşini araştırın. Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Zira, kafir kavimden başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez!" (Ya'kûb'un oğulları tekrar Mısır'a Yusuf'un yanına döndüklerinde dediler ki: "Ey vezir, bize ve çocuklarımıza darlık dokundu, değersiz bir bir sermaye ile geldik. Ama sen bizim için tam ölçü ver, bize tasadduk eyle. Çünkü Allah, tasadduk edenleri mükafatlandırır." (Yusuf) dedi: "Sizler cahil iken, Yusuf'a ve kardeşine yaptığınız(ın kötülüğünü) bildiniz mi (bundan tevbe ettiniz mi)?" "A, yoksa sen, sen Yusuf musun?" dediler. "Ben Yusuf'um, bu da kardeşindir" dedi (ve şöyle devam etti): "Allah bize lütfetti, (Bizi korudu, yüceltti). Kim (Allah'tan) korkar ve sabrederse, Şüphesiz Allah, iyilik edenlerin ecrini zayi etmez" "Vallahi, Allah seni bizden üstün kıldı. Doğrusu biz suç işlemiştik! dediler (Yusuf onlara): "Bu gün sizi kınama yok. Allah sizi bağışlar. O, merhametlilerin merhametlisidir. Şimdi şu gömleğimi götürün, babamın yüzüne koyun da gözü açılsın. Ve bütün ailenizle birlikte bana gelin" dedi. Kervan (Mısır'dan) ayrılıp yola koyulunca, babaları, (yanında bulunanlara): "Eğer bana bunak demezseniz, (inanın ki) ben Yusuf'un kokusunu duyuyorum" dedi. "Vallahi sen hala eski şaşkınlığın içindesin" dediler. Müjdeci gelip de (Yusuf'un gömleğini) (Ya'kûb)'un yüzüne koyunca, derhal (gözü açıldı), görür oldu. "Size demedim mi ben, Allah'tan sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim?" dedi. (Oğulları): "Ey babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasını) dile. Gerçekten biz günah ışledik"dediler. (Ya'kûb onlara): "Sizin için Rabb'ime istiğfar edeceğim. Şüphesiz O, bağışlayan, esirgeyendir" dedi. (Hep beraber Mısır'a hareket ettiler.) Nihayet Yusuf'un yanına vardıklarında, (Yusuf) ana-babasını kendisine çekip kucakladı ve: Allah'ın dileğiyle, güven içinde Mısır'a girinl"dedi. Anasını babasını tahtı üstüne çıkardı ve hepsi onun için secdeye kapandılar (ona kavuştukları için Allah'a şükür secdesi yaptılar veya onun önünde saygı ile eğildiler. Yusuf: "Babacığım, işte bu, önceden (gördüğüm) rüyanın yorumudur. Rabb'im onu gerçek yaptı. Bana iyilik etti. Zira şeytan, benimle kardeşlerim arasına fitne soktuktan sonra, O, beni zindandan çıkardı. Sizi de çölden getirdi. Gerçekten Rabb'im, dilediği şeyi çok ince düzenler. O (her tedbiri) bilen, her şeyi yerli yerince yapandır" dedi. "(Yusuf, 12/83-100).
Bu ayetlerde de ifade edildiği gibi, Ya'kûb (a.s)'in çocukları, neticede yaptıklarına pişman oldular. Babalarından ve kardeşleri Yusuf (a.s)'dan özür dilediler. Babaları Ya'kûb (a.s) ve kardeşleri Yusuf (a.s) onları bağışladılar ve onlar için Allah'a yalvarıp dua ettiler. Cebrail (a.s), Ya'kûb (a.s)'a gelerek, çocukları için yaptığı duasının kabul edildiğini ve çocuklarının Allah tarafından bağışlandıklarını müjdeledi (es-Salebî, el-Arais, Mısır, 1951, 140 vd.).
Ya'kûb (a.s) da diğer peygamberler gibi insanları Allah'a inanmaya ve O'na ibadet etmeye çağırdı. Kendisi bu yolda fevkalade örnek bir hayat yaşadı.
Kur'an-ı Kerîm'de bildirildiği gibi, Yakub (a.s), İbrahim (a.s)'in yaptığı gibi, ruhunu teslim etmeden önce, çocuklarına vasiyette bulundu: "O zaman (Ya'kûb), oğullarına; "Benden sonra neye kulluk edeceksiniz?" demişti. (Onlar da): "Senin Rabb'in ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın Rabb'ı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz. Biz O'na teslim olanlarız" dediler" (el-Bakara, 2/133).
Kur'an'da adı geçen peygamberlerden biri. Ya'kûb (a.s)'ın soyu, İshak (a.s) vasıtasıyle İbrahim (a.s)'a dayanmaktadır. O, İshak (a.s)'ın ve İshak (a.s) da İbrahim (a.s)'ın oğludur. Annesinin adı Refaka'dır. Kardeşi Ays ile beraber, ikiz olarak doğmuştur. Kardeşinin ardından doğduğu için ona Ya'kûb denmiştir.
Ya'kûb (a.s)'ın diğer bir adı da İsrail'dir. Kardeşi Ays'tan kaçarak dayısının yanına giderken gündüzleri saklanmış ve geceleri yürümüştür. Bundan dolayı kendisine İsrail denmiştir. Kelime olarak İsrail geceleyin (Allah'a) yürüyen demektir (et-Taberî, Tarih, Mısır 1326,1,162 vd.).
Ya'kûb (a.s)'ın doğumu ve peygamberliği daha önceden müjdelenmişti. Onun bu durumu Kur'an'da şöyle haber verilmiştir:
Biz ona (İbrahim (a.s)'ın hanımına) İshak'ı müjdeledik, İshak'ın ardından da (torunu) Yakûb'u" (Hûd, 11/71).
Bu ayette aynı zamanda, Yakûb (a.s)'ın yukarıda sunulan soyu da dile getirilmiştir.
Ya'kûb (a.s), önce dayısı Leban'ın büyük kızı Leyya ile ve ondan sonra ad küçük kızı Rahil ile evlenmiştir. Leyya'dan Rabil, Yehuza, Şem'ûn ve Lavi adındaki oğulları doğmuştur. Rahil'den de Yusuf ve Bünyamin dünyaya gelmiştir. Ya'kûb (a.s)'ın diğer iki hanımından altı oğlu daha vardı. Toplam on ki erkek evlada sahipti (İbn Kuteybe, Kilabu'l-Mearif, Beyrut 1970,19; İbn Haldun, Tarih, Beyrut, 1971, l, 39).
Kur'an'ın birçok yerinde Ya'kûb (a.s)'ın peygamberliğinden ve çeşitli faziletlerinden bahsedilmektedir. Onun peygamberliğini dile getiren bazı ayetlerin meali şöyledir:
Nihayet (İbrahim) onlardan ve Allah'ın dışında taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman, biz ona İshak'ı ve Ya'kub'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk ve kendilerine güzel ve üstün bir şan, şöhret nasip ettik" (Meryem, 19/49, 50).
"Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. Nitekim İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyûb'e, Yûnus'a, Harun'a, Süleyman'a da vahyetmiş ve Davud'a da Zebur'u vermiştik" (en-Nisa, 4/163).
Ya'kûb (a.s)'ın kuvvetli, basiretli ve halis (samimi) bir kişiliğe sahip olduğunu anlatan bazı ayetlerin meali de şöyledir:
Kuvvetli ve basiretli kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Ya'kub'u da an. Biz onları ahiret yurdunu düşünme özeliğiyle temizleyip, kendimize halis kul yaptık" (Sâd, 38/45, 46).
O, diğer peygamberler gibi Allah'ın hidayetine erdirilen ve güzel davranan yüce bir kişi idi. Kur'an'da bu hususta şöyle buyurulmaktadır:
"Biz ona (İbrahîm'e) İshak'ı ve İshak'ın oğlu Ya'kub'u da hediye ettik. Hepsine de doğru yolu gösterdik. Nitekim daha önce Nûh'a ve onun soyundan Davud'a, Süleyman'a, Eyyûb'e Yûsuf'a Musa'ya ve Harûna da yol göstermiştik. Biz güzel davrananlara böyle karşılık veririz" (el-En'am, 6/84)
Bir de Ya'kûb (a.s) rüya tabir etmeyi de bilirdi. Yüce Allah Kur'an-ı Kerîm'de bu hususu şöyle haber vermiştir:
"Hani bir zaman Yusuf babasına: Babacığım, ben (rüy'a) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Bunların hepsinin bana secde ettiklerini gördüm, demişti. (Babası Ya'kûb ona şöyle demişti): Yavrum, rü'yanı kardeşlerine anlatma, sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insana apaçık bir düşmandır! Böylece Rabb'in seni seçecek ve sana rü'yada görülen olayların yorumunu (veya Allah'ın kitabının ve peygamberlerin sünnetlerinin inceliklerini) öğretecek, Sana ve Ya'kûb soyuna nimetini tamamlayacaktır. Nasıl ki ataların İbrahim'e, ve İshak'a da nimetini tamamlamıştı. Şüphesiz Rabb'in bilendir, hikmet sahibidir" (Yusuf, 12/4, 5, 6).
Ya'kûb (a.s) bitmeyen tükenmeyen güzel bir sabra sahipti. O, sabrıyla ve ümidiyle örnek bir peygamberdi. Kendisi, evlad acısı ve evlad ihanetiyle imtihan edildi. Kur'an'da, onun hayatı, Yusuf (a.s)'ın hayatı ile iç içe anlatılmıştır. Ya'kûb (a.s)'ın gözlerinin kaybolmasına, saçlarının ağarmasına ve belinin bükülmesine sebep olan bu evlad imtihanı ve onun örnek sabrı, Kur'an'da şöyle haber verilmiştir:
"(Ya'kûb kendisine hıyanet eden çocuklarına şöyle dedi): Herhalde, nefisleriniz size bu işi süsleyerek sizi ona sürükledi. Artık bana güzelce sabretmek kalıyor. Belki de Allah, onların hepsini bana getirir. Çünkü O, bilendir, herşeyi hikmetle (yerli yerince) yapandır. Ve yüzünü onlardan çevirdi de: "Ey Yûsuf üzerindeki tasam (gel, gel tam senin gelme zamanındır) dedi ve tasadan gözlerine ak düştü. (Acısını) yutkunuyor (açığa vurmamaya çalışıyordu). Dediler ki: "Vallahi sen, Yusuf'u ana ana hasta olacaksın, yahut öleceksin!" (Ya'kûb aleyhisselam onlara): "Ben üzüntü ve tasamı yalnız Allah'a şikayet ederim ve Allah'tan sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim" dedi. (Ondan sonra şöyle devam etti): "Ey oğullarım, gidin, Yusuf'u ve kardeşini araştırın. Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Zira, kafir kavimden başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez!" (Ya'kûb'un oğulları tekrar Mısır'a Yusuf'un yanına döndüklerinde dediler ki: "Ey vezir, bize ve çocuklarımıza darlık dokundu, değersiz bir bir sermaye ile geldik. Ama sen bizim için tam ölçü ver, bize tasadduk eyle. Çünkü Allah, tasadduk edenleri mükafatlandırır." (Yusuf) dedi: "Sizler cahil iken, Yusuf'a ve kardeşine yaptığınız(ın kötülüğünü) bildiniz mi (bundan tevbe ettiniz mi)?" "A, yoksa sen, sen Yusuf musun?" dediler. "Ben Yusuf'um, bu da kardeşindir" dedi (ve şöyle devam etti): "Allah bize lütfetti, (Bizi korudu, yüceltti). Kim (Allah'tan) korkar ve sabrederse, Şüphesiz Allah, iyilik edenlerin ecrini zayi etmez" "Vallahi, Allah seni bizden üstün kıldı. Doğrusu biz suç işlemiştik! dediler (Yusuf onlara): "Bu gün sizi kınama yok. Allah sizi bağışlar. O, merhametlilerin merhametlisidir. Şimdi şu gömleğimi götürün, babamın yüzüne koyun da gözü açılsın. Ve bütün ailenizle birlikte bana gelin" dedi. Kervan (Mısır'dan) ayrılıp yola koyulunca, babaları, (yanında bulunanlara): "Eğer bana bunak demezseniz, (inanın ki) ben Yusuf'un kokusunu duyuyorum" dedi. "Vallahi sen hala eski şaşkınlığın içindesin" dediler. Müjdeci gelip de (Yusuf'un gömleğini) (Ya'kûb)'un yüzüne koyunca, derhal (gözü açıldı), görür oldu. "Size demedim mi ben, Allah'tan sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim?" dedi. (Oğulları): "Ey babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasını) dile. Gerçekten biz günah ışledik"dediler. (Ya'kûb onlara): "Sizin için Rabb'ime istiğfar edeceğim. Şüphesiz O, bağışlayan, esirgeyendir" dedi. (Hep beraber Mısır'a hareket ettiler.) Nihayet Yusuf'un yanına vardıklarında, (Yusuf) ana-babasını kendisine çekip kucakladı ve: Allah'ın dileğiyle, güven içinde Mısır'a girinl"dedi. Anasını babasını tahtı üstüne çıkardı ve hepsi onun için secdeye kapandılar (ona kavuştukları için Allah'a şükür secdesi yaptılar veya onun önünde saygı ile eğildiler. Yusuf: "Babacığım, işte bu, önceden (gördüğüm) rüyanın yorumudur. Rabb'im onu gerçek yaptı. Bana iyilik etti. Zira şeytan, benimle kardeşlerim arasına fitne soktuktan sonra, O, beni zindandan çıkardı. Sizi de çölden getirdi. Gerçekten Rabb'im, dilediği şeyi çok ince düzenler. O (her tedbiri) bilen, her şeyi yerli yerince yapandır" dedi. "(Yusuf, 12/83-100).
Bu ayetlerde de ifade edildiği gibi, Ya'kûb (a.s)'in çocukları, neticede yaptıklarına pişman oldular. Babalarından ve kardeşleri Yusuf (a.s)'dan özür dilediler. Babaları Ya'kûb (a.s) ve kardeşleri Yusuf (a.s) onları bağışladılar ve onlar için Allah'a yalvarıp dua ettiler. Cebrail (a.s), Ya'kûb (a.s)'a gelerek, çocukları için yaptığı duasının kabul edildiğini ve çocuklarının Allah tarafından bağışlandıklarını müjdeledi (es-Salebî, el-Arais, Mısır, 1951, 140 vd.).
Ya'kûb (a.s) da diğer peygamberler gibi insanları Allah'a inanmaya ve O'na ibadet etmeye çağırdı. Kendisi bu yolda fevkalade örnek bir hayat yaşadı.
Kur'an-ı Kerîm'de bildirildiği gibi, Yakub (a.s), İbrahim (a.s)'in yaptığı gibi, ruhunu teslim etmeden önce, çocuklarına vasiyette bulundu: "O zaman (Ya'kûb), oğullarına; "Benden sonra neye kulluk edeceksiniz?" demişti. (Onlar da): "Senin Rabb'in ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın Rabb'ı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz. Biz O'na teslim olanlarız" dediler" (el-Bakara, 2/133).